3-6.
yüzyıllarda Kartli-İberya ve Lazika
Ancak onu özgür köy topluluklarının varlığı,
köle emeğine dayanan latufindium benzeri büyük toprak
mülkiyetinin olmaması, şehirlerin ( zanaat
ve ticaret merkezleri ) korunması zayıflattı.
Feaodal toprak mülkiyetinin ortaya çıkışı
ve feodallere bağlı halk tabaklarının
biçimlenmesi hakkında ancak elimizdeki dolaylı bilgilerle
fikir yürütebiliriz. Gürcistan’da 3-4. yüzyıllarda feodal
aznavurlar sınıfı oluşmaya başladığı,
toprak bağışı ve satışının
yapıldığı bilinmektedir; feaodaller ve
kral arasında geçici toprak kullanımının
miras ilişkilerine dönüştürülmesi, yani mülkiyet
dokunulmazlığı hakkının kazanılması
için mücadelenin yaşandığı hakkında
bilgiler mevcuttur.
Köleci
üretim ilişkileri düzen krizinin baş gösterdiği
diğer bir çok ülkelerde yaşanan süreç gibi, 4. yüzyılda
Gürcistan’da toprak sahipleri özgür çifçi ( mdabio ) emeğini
kullanmayı tercih ederler. Toprak sahipleri zamanla oldukça
fazla ekilebilir topraklara sahip olur ve zenginleşirler.
Toplum içindeki etkileri artarak güçlenir. Daha önce yalnızca
kralın süvarilerinde rastlanan değerli atlar ve
demir silahlara sahip olurlar. Bu insanlara özgür ve
soylu anlamında aznavur deniyordu. Böylece feodal üretim
ilişkilerinin gelişmesine katkısı olacak
yeni toplumsal güçler ortaya çıkar. Ancak köleci üretim
ilişkileri hemen ortadan kaybolmaz; yalnızca kırsal
kesimdeki tarımda değil, şehirdeki zanaat kollarında
da özgür emekle birlikte köle emeğinin kullanılması
oldukça uzun zaman daha devam eder.
4.
yüzyıldan 6. yüzyıl arasında geçen Gürcistan
tarihini Gürcü toplumunun yavaş yavaş feodal topluma
geçiş dönemi olarak düşünmek gerekir. Gürcistan’a
hrıstiyanlık erken girer. Henüz 4. yüzyılın
başında Kolhida’nın kıyı şehirlerinde
hrıstiyan cemaatleri, hatta piskoposluk katedralleri
bile ortaya çıkar. Kartli-İberya’da henüz ülkenin
tümü hristiyan olmadan küçük hrıstiyan toplulukları
varlıklarını sürdürüyorlardı. Hrıstiyanlığın
resmi başlangıç tarihi 337 yılı olarak
kabul edilir. Kral ailesi 4. Yüzyılın 3. Çeyreğinde
hristiyan olur. Yaşanan bir çok olay hrıstiyanlığın
güçlenmesine yardım eder. Birincisi, 4-5. yüzyıllda
hrıstiyanlık insanlar arasındaki mutlak eşitlik
ve öteki dünyada saadet vaadinde bulunmaktaydı. Bu vaat
hrıstiyanlığa toplumun en geniş tabakalarında
sağlam bir toplumsal temel yaratmıştır.
Dünyevi iktidarın tanrısal olduğu ve bu iktidara
itaat etmek gerektiği vaazı hrıstiyanlığa
toplumun feodalleşen kısmından destek gelmiş
ve devlet dini olma imkanına sahip olmuştur. Krallar,
dinin değiştirilmesinde kendi maddi çıkarlarını
gözetiyorlardı. Aznavurlara dağıtmak için Kralların
toprağa ihtiyacı vardı. Ancak ruhban sınıfı
en büyük toprak sahibiydi. Hrıstiyanlığın
kabulü ( dünyevi iktidar adına topraklara el konulması
) krallara ruhban sınıfına ait topraklara el
konulmasına imkan vermiştir. Özellkle ilkel topluluk
ilişkilerinin güçlü olduğu İberya’nın
dağlık bölgelerdeki özgür köy nüfusu putatapıcılığı
korumaya devam eder ve ancak kralın zor kullanması
ve üzerlerine bir müfreze asker göndermesinden sonra yeni
dini kabul eder.
İberya’nın
veya diğer bir deyimle Kartli’nin tarihi, Arapların
fethine kadar 4. yüzyıl ile 6. yüzyıl arasında
Romalılar, Bizanslılar ve İranlılara karşı
verilen savaşla doludur. Bu güçlü devletlere genç Gürcü
devleti direnemez ve 5. yüzyılın 2. yarısında
Kartli kralları Sasanilerin vasalları olurlar. İran,
Kartli-İberya’yı kontrol etmek için Kartli pitiahşlarına
özel görev verir. Sasanilerin Kartli’deki siyası etkisinin
güçlenmesi ileride ülkede feodal ilişkilerin gelişmesine,
kral ve soylular arasında çelişkilerin artmasına
neden olmuştur. Özellikle Vahtang Gorgasal’ın tahtta
olduğu 5. yüzyılın 2. yarısında Kartli-İberya’da
içindeki mücadele şiddetlenir. Güçlü ve cesur bir savaşçı
olan Vahtang zeki ve etkili bir hükümdardı. Persler ona
Gorgasal diyorlardı. Vahtang, hükümdarın başına
kurt resimli miğfer taktığından kurt başı
anlamına geliyordu.
İran
vassalı olarak tahta çıkan Vahtang bütün gayretini
ülkesini Sasanilerin boyuduruğundan kurtarmaya verdi.
İran hakimiyeti Ermenistan’a olduğu kadar Kartli-İberya’ya
da çok ağır gelmeye başlamıştı.
Persler halkı ağır vergiler ödemek zorunda
bırakmıştı. Ülke, ödediği vergi dışında
Sasanilerin ordusuna asker vermek zorundaydı. İran’a
karşı verilen mücadele, Sasanilerin o zamana kadar
bazı soylu tabakalar ile Kartli kralına karşı
ittifağa girmeleri yüzünden zor geçiyordu. Ödediği
vergi ve Sasanilerin ordusuna asker verme yükü altında
ezilen geniş halk kitleleri, yabancı işgalcilere
karşı Kartli’nin bağımsızlığı
için verilecek mücadelede en büyük gücü oluşturuyordu.
Bu dönemde soylular ve halkın çıkarları, sözkonusu
iki toplumsal güç arasında meydana gelen sınıfsal
mücadelenin şiddetlenmesi ile farklılaşmayta
başlar. Halk arasında diğer soylu feodalerden
ayrı tutulan Vahtang figürünü öne çıkaran türkü
ve hikayeler günümüze kadar gelmiştir. İrana karşı
verilen mücadele komşu ülkelerde de destek buldu. Vahtang’a
özelikle Ermenistan’dan isyancılar katıldı.
Sasanilere karşı geniş bir isyan hareketi başladı
( 481-484 ). Ancak bazı Gürcü ve Ermeni feodallerinin
ihanet etmesi yüzünden İran’a karşı başlayan
isyan kırıldı. Vahtang Lazika’ya kaçmak zorunda
kalır. 6. yüzyılın hemen başında
Vahtang, Persler’le yapılan savaşta düşman
tarafından gönderilen kişi tarafından öldürülür.
Vahtang
Gorgasal’ın ölümünden sonra Kartli-İberya’daki kralığın
ömrü fazla sürmedi. 523’te Vahtang’ın ahfatlarından
kral Gurgen İran’a karşı yeni isyan başlattı.
İsyan başarısızlığa uğrar
ve Gurgen ailesi ve maiyetindeki kişilerle birlikte Lazika’ya
sığınır. Böylece Kartli’de krallığının
sonu gelir. Kartli-İberya 6. yüzyılda İran’ın
marzpanlığından birine dönüştü. Marzpanlığın
başına ilk başlarda yalnızca Perslerden
gerçiyordu. Marzpnalığın merkezi Tiflist’teydi.
Eski anayollarda elverişli durumda olması ve o devirde
şehrin ekonomisindeki büyük gelişme Tiflis’in yükselişine
yardım etmiştir. Tiflis, askeri ve stratejik açıdan
da İran dahil, hem yerli nüfus, hem de istilacılar
tarafından çok önem verilen bir noktada bulunuyordu.
506’da Tiflis’te ilahiyat okulu, aynı yüzyılın
sonunda ise Tiflis katedrali inşa edildi. 6. yüzyılın
ikinci yarısında Bizanslılar Tiflis’i Kartli-İberya’nın
başkenti olarak kabul etmeye başladılar.
Perslerin
başgarnizonu Tiflis’e bulunuyordu. Kartli-İberya’nın
diğer şehirlerinde de garnizonlar vardı. Garnizon
komutanları yalnızca askeri değil idari otoriteyi
de ellerine geçirmişlerdi. Kartli soylu sınıfı,
yeni rejimi her fırsatta kendi çıkarları için
kullanıyordu. İran hükümeti tarafından bir
çok göreve atanan yerli aristokratlar halkı acımasızca
soyuyorlardı. Halk arasında mennuniyetsizlik artmıştı.
Kartli, 572’de İrana karşı Vardan Momikopyan’ın
önderliğinde başlayan Ermeni isyanını
bahane ederek Bizans İmparatorluğu’na yanaşır.Ermeni
ve Gürcü isyanı Bizans ve İran arasında
20 yıl süren bir savaşın başlamasına
neden olmuştu. 6. yüzyılın sonuna doğru
Sasanilerin ülkede neredeyse hiç etkisi kalmamıştı.
Kartli-İberya kendi haline kalır.Bizans, Ermeni
ve Gürcü kaynakları Kartli-İberya’nın çok zengi
bir ülke olduğuna tanıklık ederler. Gelişen
tarım, zanaat ve ticaret ileride üretim güçlerinin gelişmesine
yardım eder.
Kartli
şehirleri ( Mtsheta, Ucarma, Rustavi, Bolnisi, Manglis
vd. ) büyük ticaret ve zanaat merkezlerine dönüşür. Maddi
kültür ve yazılı kaynaklar bu şehirlerin zenginliğini
göstermektedir. Ticaretin genişlemesiyle tedavüldeki
para miktarı da artar. 6. yüzyılın 80. yıllarından
itibaren Kartli’de madeni para basılmaya başlanır.
Aynı
zamanda toprak mülkiyeti konsantrasyonu, toprak satılığı
başlar ve toprak mülkiyeti yavaş yavaö feodallere
geçer. Feodaller ve özgür köylüler arasında toprak mücadelesi
çok şidetli geçer. Pers idaresi, köylülerin taleplerini
bastırmak için artık yeterli değildi. Kendi
devlet aygıtını yaratmak Kartli toprak toprak
aristokrasisinin en önemli hedefi olmuştu. Kendi siyasi
iktidarını nisbi olarak merkezileştirmek için
soylular kerndi aralarında eşitler arasından
en eşit olan kişiyi devlet başkanı “seçer”.
Devlet başkanı önce “erismtavari” ünvanını
alır. “Mtavari eski Rusça’daki “prens” kelimesi
ile yaklaşık olarak aynı anlama geliyordu.
6. yüzyılın
sonundan itibaren Kartli erimstavari adına Gürcü alfabesi
ile erimstavarinin adınının başharflerinden
oluşan madeni para basılmaya başlandı.
Bundan Kartli erimstavarilerinin kendi haklarını
genişletme niyeti taşıdıklar anlaşılmaktadır.
Batı Gürcistan’ın
( Lazika ) 4-5. yüzyıllarda Roma, sonra Konstantinopol’den
bağımzılığını kazanması,
Kartli’nin İrandan bağımsızlığını
kazanmasından daha zorlu geçmişti. Batı Gürcistan,
imparatorluğa yalnızca vergi ödemekle kalmamıştı,
yerli halkı soyup soğana çeviren Roma garnizonları
Lazika’nın en önemli noktalarına yerleşmişti.
Lazika İran’a defalarca yardım etmesi için başvuruda
bulundu.
Bu, anlaşılan,
6. yüzyılın başında Laz krallarının
İran vasalları olarak anılmaları olgusu
ile açıklanmaktadır. Hem de, hiç şüphesiz,
bu bağımlılık yüzeysel bir karakter taşıyordu.
Ancak İranlılar Kartli-İberya’nın en batı
ucunda bulunan şehri Argveti’yi istila ettikten sonra
tehlikeyi sezen Laz kralı Tzate 523’te Konstantinopol’e
gitti. Orada bütün ailesi ile birlikte hrıstiyanlığı
kabul etme sözü verdikten sonra Laz kralı tacını
giyer Hrıstiyanlık. 523’ten itibaren Lazika’da resmi
din olarak kabul edilir.
6. yüzyılda
Bizanslılar, Perslerin Kartli’dekine benzer bir
siyaset uyguluyorlardı. Ağır devlet taahhütleri,
devlet memurlarının zorbalığı, askerlik
mükellefiyeti ve ardı arkası kesilmeyen seferlere
halk, sonu kanlı baskılarla biten isyanlarla cevap
verdi. Bizanslılar, erzak ve askeri levazımatı
sevketmenin kolay olduğu kıyı noktaların
iyice yerleştiler. Karadeniz kıyısına
Lazika’da Bizans’ın askeri üssü olan Petra kalesi inşa
edildi. Anagarnizon buraya kurulur. Lazika silahlı kuvvetleri
komutanı yerleşir. Bizans hükümdarları Lazların
dış ticaret işlerine karışıyorlardı:
ticareti tekellerine geçirdiler; fiatları kendilerin
belirlemesi, Laz direnişinin başlamasına
neden oldu. Bu devirde çok kar getiren dış ticaret
Lazika yönetici grupları için büyük bir önem taşıyordu.
Lazlar, tuz, buğday, şarap, pahalı kumaşlar,
silah vs. ihraç ederken dışarıya deri, kürk,
köle, bal, reçüne ve kereste satıyorlardı. Doğu
ülkelerine karayolu vardı. Bizans’a ise çoğunlukla
denizyolu ile ulaşmak mümkündü.
Lazika’nın
dışticareti soylu ve kralın eline geçmişti.
Dışticaretin Bizansın eline geçmesi doğal
olarak Lazika’nın yönetici gruplarının maddi
çıkarlarına hissedilir darbe vuruyordu.
Soylular için
siyası hesaplar da önemli rol oynuyordu. Bizanslıların
Lazika’nın bağımsızlığına
son verme niyeti soyluların işine gelmiyordu. Bizansın
baskı ve zulmüne karşı mücadele etmek için
Laz kralı Gubaz elçileri aracılığı
ile İran’dan defalarca yardım istedi ve hatta Kuzay
Kafkasya yarı göçebe kavimleri Alanlar ve Savirler’le
ittifak kurdu.
Pers yönetimi
Lazika’nın askeri, stratejik ve iktisadi öneminin çoktan
farkına varmıştı. Ayrıca, aynı
köken ve inançtan gelen Kartli-İberya ile birlikte bölgede
Sasani siyasetinin dışında gelişen Lazika’nın
bulunmasını arzu etmiyordu. Bu yüzden İran
kralı Hosrov Gubaz’ın teklifini kabul ederek 542
yılında Bizansal yapılan “ebedi” ve “sonsuz”
barışa bakmaksızın Lazika’ya girdi. Laz
kralı Gubaz tarafından karşılanan Hosrov,
Laz ordusuyla birlikte Bizansın askeri üssü olan Petra’ya
hareket etti. Perslerin savaş makinelerini kullandıkları
uzun kanlı mücadelelerden sonra Petra düştü. 545-546’da
İran ve Bizans arasında 5 yıllık barış
anlaşması imzalandı. Kyı ve sınır
noktalarının Sasaniler tarafından fethedilmesinden
sonra Lazika’nın Bizans bölgeleri ile kurduğu ticari
ilişkiler kesildi. Bu, Laz yönetici grupları ve
kralın hoşuna gitmedi. Bunun üzerine Hosrov başkomutan
Favriz’e kral Gubaz’ı gizlice öldürüp Lazları İran’ın
orta bölgelerine sürme emri verdi. Sasanilerin ihanetine öfkelenen
Gubaz ve Lazika yönetici grupları, memnuniyetle
yardım etme sözü veren Yustinian’a tekrar başvurdular.
Kendi çıkarlarını düşünürken, bir de başka
amaçlar güden, üstelik satılmış, korkak ve
yeteneksiz komutanlar tarafından yönetilen Bizanslı
askeri müttefiklerle de ciddi görüş ayrılığına
düşmekten kurtulamaması Lazların durumunu
gittikçe zorlaştırıyordu.
Düşmanlarla
yapılan savaşta Laz güçleri, çok kabileli Lazika
erken feodal toplumu için doğal olan iççelişkiler
ve anlaşmazlıklarla da zayıflamıştı.
Soylu Lazlar defalarca düşmanla işbirliğine
girerek vatana ihanet etmelerine rağmen, Lazlar İrana’la
gittikçe artan başarılarla savaşıyorlardı.
Halkın cesareti ve fedakarlığı sayesinde
Pers ordusun son kalıntıları da ülkeden kovuldu.
Sasanilerin elinde yalnızca Petra kaldı. 550 yılında
Hosrov, en iyi komutanı Horian’ı büyük bir orduyla
Lazika’ya gönderdi. Şiddetli savaş bitti, ama Perslerin
ağır yenilgisiyle. Horian ve askerlerin büyük çoğunluğu
öldürüldü. Büyük ordudan geri kalan askerler kaçtı. Perslerin
askeri kampı Laz ve Bizanslıların eline geçti.
İran’ın yeni başkomutanı Nabed Lazika’daki
kargaşalıktan yararlanarak Abazgiya’ya ( Abhaziya
) dayanmayı denedi.
Abazgiya 4.
yüzyılda Lazika’ya bağlıydı. Doğu
Roma İmparatorluğu Abazgiya’daki sisyasi etkisini
uzun süre devam ettirdi. Pitiunte ( Pitsunda ) ve Suhumi’de
Roma garnizonları yerleşir. 6. yüzyılın
20 veya 30. yılların sonunda Abazgiya soyluları
ve halkı hrıstiyanlığı kabul etti.
Köle ticareti Abazgiya prenslerini gittikçe zorbalığa
itiyordu. Prokopius’a göre Abazgiya prensleri tebaasından
en güzel çocukları zorla alarak hadım ettikten sonra
yüksek fiatlarla Bizanslılara satıyorlardı.
Kendilerinden intikam alma ihtimaline karşı çocukların
babalarını öldürüyorladı. Öfkeli halk isyan
etti ve Abazg prenslerinin iktidarını yıktı.
Bizanslılar önceki gibi ülkeyi yağmalıyorlardı.
Abazgiya’daki durumu gözönüne alan İran Lazika’da tutunmak
için askeri ittifak kurmak amacıyla Abazglarla görüşmelere
başladı. Abazglar kin besledikleri Bizanslılarla
savaşmak için memnuniyetle İran ordusuna katıldılar.
Ancak, bu İran’ın
işine yaramadı. 550 yılında Laz ve Bizans
ordusu, Sasanilerin Lazika’daki son kalesi olan Petra’yı
kuşattı. İki günlük şiddetli savaştan
sonra kale düştü. Pers ordusunun büyük kısmı
yok edildi. Savaşı kazanan askerler ödül olarak
5 yıl yetecek erzak ve askeri levazımat aldı,
ancak, anlaşılan müttefiklerin Petra’yı ellerinde
tutma gücü pek yoktyu ki, stratig Bessa’nın emriyle kale
yerle bir edildi.
552 yılında
Bizanslılar ve İran arasında 5 yıllık
barış anlaşması imzalandı. 553 yılında
Bizanslılar haince Gubaz’ı öldürdüler. Gubaz’ın
ölümü Lazları Bizanslılardan soğuttu. Ülkenin
geleceğini düşünen Lazika yöneticileri İran
ve Bizanslılarla ilişkileri görüşmek için dağ
boğazlarının birinde halkı topaldılar.
Toplantıyı düzenleyen soylu Lazlar iki gruba ayrıldı.
Bizaslıların ebedi düşmanı ve İran
taraftarı Aiet, halka Bizanslılarla bütün ilişkileri
koparmayı önerdi. Halk arasında saygısı
ve etkisi olan karşıt grubun lideri Fartaz, Gubaz’ın
yerel Bizans yöneticileri tarafından öldürüldüğünü
ve imparatorun cinayetli ilgisi olmadığını,
Lazika için Persler yerine Bizanslılarla ilişkileri
sürdürmenin daha uygun olduğunu iddia etti. Fartaz, suçlulara
karşı gerekli önlemleri alması için imparatora
başvurmayı önerdi ve imparatorun başvuruyu
kabul etmemesi durumunda ise başka bir çıkış
yolu üzerinde düşünmenin doğru olacağını
önerdi.
Fartaz’ın
fikri kabul edildi. Kendi ekonomik çıkarlarları
ile Bizanslılara bağlı olan Laz soyluları
işlenen cinayeti Yustinian’a bildirdi ve ondan suçluların
cezalandırılmasını ve o sırada Konstantinopol’de
yaşayan Gubaz’ın küçük kardeşi Tzate’nin Laz
tahtına geçmesi için rica etti. Yustinian Lazların
ricasını yerine getirdi ve Tzate Lazika’da iktidara
geçti.
Lazika’da savaşlar
bir kaç yıl daha sürdü. Ancak 562’de Sasaniler hak iddialarından
vazgeçerek Lazika’yı Bizanslılara bıraktılar.
Çeviri
ve Özet Yazı : Apsirt Rioni apsirt@ziplip.com
|