FORUM KONUK DEFTERI MOVIE FLASH KLIPLER Lazca Dil Kursu Kimlik tartışmaları ekseninde Lazlar / Nokta Dergisi / Lazuri.Com

KİMLİK TARTIŞMALARI EKSENİNDE LAZLAR

Karadeniz denilince akla ilk gelenlerden biri de Lazlardır. Peki kim bu Lazlar? “kimlik” tartışmalarında kendilerini nasıl konumlandırıyorlar? Kimliklerini nasıl tanımlıyorlar?

Küreselleşen dünyanın bizlere armağanı olan etnisite tartışmaları ve aidiyet kavramı son yıllarda giderek derinleşerek, entelektüel çevrenin tartışması olmaktan çıkıp halkın gündemi olmaya başladı. Alt kimliklerin demokratik bir hak olduğunu ileri sürenlerle, alt kimliklerin ulus-devletleri zayıflatmak için kullanıldığını savunanlar kıyasıya hararetli tartışmalar içerisine girdiler. Nedense “Türkiye'de etnik kimlik tartışması” denildiği zaman aklımıza hep Kürtler gelir. Herkes, Kürt kimliği üstünden tartışmalar açar; söze, “Kürtlerin hakları”, “Kürtlerin kimliği” diye başlar. Türkiye'de sanki Kürtlerden başka alt kimlik yokmuş gibi varsayılır. Peki ya Lazlar, onları bu tartışmaların neresine koyacağız? Lazlar Türkiye'deki alt kimlik üst kimlik hakkında ne düşünüyorlar? Anadil, aidiyet, vatandaşlıkla ilgili görüşleri ne yönde? Sorularımızın cevapları, ülke gündemini epeyce süre meşgul edecek gibi görünen kimlik tartışmalarına ışık tutmayı amaçlıyor. Lazlar, bazı kesimler tarafından “Pontus'un kalıntıları” olarak biliniyor, bu yanılgı, tarihi bilginin eksikliğinden kaynaklanıyor. Kısacası, Lazlar Kafkasya'dan göçüp Doğu Karadeniz'e yerleşmiş bir etnik topluluk [bkz. düzeltme*]. Dillerine bakıldığında Kafkas halklarıyla akrabalıkları daha iyi anlaşılıyor. Lazlar yüzyıllarca Rumların altında azınlık olarak yaşamışlar. Belki bu sebepten dolayı kültürel yakınlıkları olabilir, fakat yine de Lazların Rum kökenli olduğunu söyleyemeyiz.

Kürtlerle Lazlar “alt kimlik üst kimlik tartışmasının çok farklı yerlerinde duruyorlar. Oysa ki, Doğu Karadeniz halkı en az Güneydoğu halkı kadar zor şartlarda yaşıyor. Artvin Türkiye'nin en fazla göç veren illeri arasında üst sıralarda yer alıyor. Rize'nin Artvin'in önemli bir bölümünde ulaşım ve eğitim sorunu var. Lazlar ve Kürtler İstanbul'a aynı göç dalgalarıyla geldiler. Aynı mahallelerde oturup, aynı sosyal-ekonomik şartlarda çalıştılar. Fakat Kürtlerin büyük bölümü etnik kimliklerini siyasallaştırıp “Siyasal Kürtlük”ü icat ederken, Lazlar çoğunlukla Türk üst kimliğinde kaynaşmayı tercih ettiler. 12 Eylül döneminde nüfus kağıdınızda “Rize” yazması ayrıcalık haline geldi.; bugün bile Lazlar arasında anlatılan bir rivayete göre, polis Lazlara kimlik sormazmış.

Lazları bir kısım Kürtlerden ayıran en önemli öğe, onların geride bıraktıkları topraklarına ne kadar bağlı olduklarıdır. Çünkü, Doğu Karadeniz'de geçim şartları zordur, arazi engebeli olduğundan tarım kolay yapılamaz, su baskınları ve heyelanlar yolları kapatır ve evlere zarar verir. Halk için toprak hayati öneme sahiptir. Birçoğu topraklarını satmaz, “bir gün gelir dönerim” diye düşünürler. Lazların toprağa bağlılıklarının ve bu bağlamda ülke sevgilerinin altında yatan sebepler bunlar olsa gerek. Tüm bu tarihi toplumsal seyirlerinde Lazlar, diğer etnik topluluklar gibi değişime uğruyorlar. Yeni kuşak Lazlar, ebeveynleriyle ters düşmeye başladılar. İnternet sitelerinde örgütlenen gençler, yanlarına bazı Laz aydınlarını da alarak “farklı şeyler” söylemeye başladılar. Birçoğu kimliklerinin sadece Laz olduğunu, anadilde eğitimlerinin Lazca olması gerektiğini, Türk üst kimliğinde asimile edildiklerini savunuyorlar. Sayıca az olmakla birlikte bazıları da Türkiyelilik kavramını reddederek, etnikçiliğini yanlış olduğunu savunuyorlar.

Yıllarca milliyetçi olarak tanınan Lazlar, küreselleşme rüzgarının da etkisiyle mikro milliyetçiliğe mi kayıyorlar? Laz kökenli avukat Arzu Kal, Lazcada “alev” anlamına gelen Paluri'yi ikinci ismi olarak kullanmak için mahkemeye başvurdu. Artvinli olan Arzu Kal, ismini mahkeme kararıyla Paluri Arzu Kal şeklinde değiştirdi ve Lazca isim alan ilk kişi oldu. Şüphesiz ki bu girişim Lazlar açısından dönüm noktası oldu. Paluri Arzu Kal aynı zamanda Lazlara hitap eden Lazuri.com'un da yöneticisi.

 

Av. Mehmedali Barış Beşli ve Av. Paluri Arzu Kal ile değerlendirdik.

2005 yılının son demlerinde gündemi bir hayli meşgul eden “kimlik” konusunu ve bu çerçevede Lazların geleceğini konuştuk.

MEHMEDALİ BARIŞ BEŞLİ

Avukat, Lazuri.com Basın Danışmanı.

(Ülkemizdeki ilk Lazca rock grubu olan Zuğaşi Berepe'yi Kazım Koyuncu ile birlikte kuran Mehmedali Barış Beşli, Yaşam Radyo'da “Radyo Cixa (Kale)” adlı programı sunuyor.)

“Kültürel kimliğimiz Lazdır”

“1992'den beri bizler kendi anadilimizi ve kültürümüzü çeşitli faaliyetlerle yaşatmaya ve gelecek kuşaklar için Laz kültürünü korumaya ve ilerletmeye çalışıyoruz. Kaybolan kültürel değerlerimizi hayata döndürmeye ve günün koşullarına uyarlamaya çabalıyoruz. Lazuri.com'da bu amaçlarla yola çıkmış bir grup insanın ortak dayanışmasıdır. Biz öncelikle “Türkiyeliyiz” ama tabii ki kültürel kimliğimiz “Lazdır”, bizler “Türkiyeli Lazlarız.”

Türkiye'de onca ekonomik sorun varken üst kimliğin tartışılması yanlıştır. Türkiye'de kimlik tartışmaları tiye alınıyor. Oysa ki 90'lı yıllardan bu yana Süleyman Demirel'in “anayasal vatandaşlık” sözüyle bunlar tartışmaya açılmıştır. Erdoğan'ın açıklamalarını, zihniyetlerinin değişmesi açısından memnun edici buluyorum; fakat yine de samimi bulmuyorum. Erdoğan anayasal suça doğru gidiyor. Bizler Lazlar olarak, Türkiye'deki diğer hakların hakları neyse onları istiyoruz. Hak eşitsizliği açısından anadilimizde televizyon yayını yapılmasını, Lazcanın okullarda seçmeli ders olarak öğretilmesini ve üniversitelerde “Kafkasoloji” bölümü açılmasını istiyoruz.”

PALURİ ARZU KAL

Avukat, Lazuri.com Editörü.

(İstanbul'da altı yıldır avukatlık yapıyor. Laz kültürünün internetteki adresi olan Lazuri.com'un da editörlüğünü üstlenmiş durumda.)

“Kimliğin altı üstü olmaz”

Lazca isimler, çocuklarımıza yıllardır veriliyor, burada bir sorun yok; fakat ben mahkeme kararıyla ismine Lazca ad ekleten ilk insanım. Kimliğin altı üstü olmaz, sonuçta bizler Türkiye vatandaşı olan Lazlarız. Din kişiyle Tanrı arasındadır. Herkes dini duygularını bireysel yaşamalıdır, yani din bireysel yaşanmalıdır.

Laz dili gün geçtikçe yok oluyor. Bu dilin yok olmaması için hepimiz çaba göstermeliyiz. Bunun gerçekleşmesi için de insanların anadilde eğitim alması gerekir.”

Kaynak: Nokta (Aralık 2005 Özel Sayı)


Nokta dergisinde yayımlanan yukarıdaki makalede yanlış bulduğumuz bazı bilgilerin düzeltilmesi gerekmekte, okuyucu yanlış bilgilendirilmemeli. En basitinden başlarsak; çok önemli olmasa da Sn.Paluri Arzu Kal Artvinli değil, 'Rize / Ardeşenlidir'.

Türkiye koşullarında ana dilleri ve kültürel kimlikleri konusunda Lazların duruşu açık ve nettir. Kendilerini Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Lazlar olarak görürler. Her türlü asimilasyonu, insan haklarına karşı bir tavır olarak görür ve reddederler. Lazların "Rumların altında yüzyıllarca azınlık olarak yaşadıkları" görüşü ise yanlıştır. Zira, "azınlık/ çoğunluk" kavramı ulus-devletler zamanına ait modern bir kavramdır ve bunu tarihin bütün dönemleri için genel geçer bir kavram olarak kullanmak doğru değildir.

 

 

**Aşağıdaki Düzeltme tarih editörümüz Gubazi Çibarişi tarafından yapılmıştır**

*Düzeltme:

Lazların Kafkaslar'dan göç ettiği fikri modern yazarlar tarafından özellikle Procopius'un (M.S. 500-562) iletilerine dayanmaktadır. Türkçe yayınlanan çalışmaların çoğunda “Lazların Kafkasya'dan göç ettiği” fikri düz bir bilgi olarak, herhangi bir mesnet verilmeden sunulmakta, Lazlar ile ilgili konuya hakim olmayan yazarlar tarafından da bu yanlış tekrarlanıp gitmektedir.

Prokopius ve diğer eski yunan yazarlarından Agathias, Ioannes Lydes, Anonym Periplus Kolhiler'in (Lz. K'olxepe; ing. Colchians) Lazların ataları olduğunu, Lazların Kolhi soyundan geldiklerini belirtmektedirler. Laz=Kolhi eşlemesinden çıkarılan sonuca göre; yani eğer Lazlar Kolhi ise, eski yunan mitolojisinde bahsedilen ve Batı Gürcistan'ın eski ismi olan Kolhis ve buranın halkı Kolhiler ise, bugünkü Lazların ilk yurdu burası olması gerekir. Zamanla Batı Gürcistan Kolhilerinin (Lazların) güneye hareket ederek bugün Doğu Karadeniz'de yasadıkları yere göç etmiş olması gerektiği sonucu çıkarılmaktadır. Fakat bu tezi savunan yazarlar tarafından, eski yunan kayıtlarından en güvenilir olarak kabul edilen Ksenophon'un Anabasis'in de yer alan bilgiler göz ardı edilmektedir. Ksenophon (M.Ö. 426-355) kuşkuya yer bırakmayacak açıklıkta Doğu Karadeniz'de yasayan Kolhilerden bahseder:

" They… reached the sea at Trapezus, an inhabited Greek city on the Euxine Sea, a colony of the Sinopeans in the territory of Colchis. There they remained about thirty days in the villages of the Colchians, and from these as a base plundered Colchis... the Trapezuntians… took part in negotiations with the Greeks in behalf of the near-by Colchians, who dwelt for the most part on the plain, and from these people also the Greeks received hospitable gifts of oxen. And on the third day of their journey they reached Cerasus, a Greek city on the sea, being a colony planted by the Sinopeans in the territory of Colchis." http://www.lazuri.com/kolheti/en_index.php?page=kavtaradze_chanen - _ftn45

Ksenophon'da bahsedilen Kolhiler, “Pontus Kolhileri”, veya Caniler ( Yunan yazılarında “Tzanoi”) Laz olarak adlandırılıyordu (detay için bkz. Kavtaradze 2002). Yani bugünkü “Laz” adı Batı Gürcistan'daki Kolheti ve daha sonra Lazika'dan değil, Ksenophon'un da bahsettiği Trabzon civarındaki Kolhiler, Lazlardan gelmektedir, ki bunlar bu coğrafyanın otokton Kolhileri- Lazlarıdır. Konunun karmaşık olduğu açık, fakat bu birazda Karadeniz'in tarihi konusu üzerine yapılan çalışmaların hem yetersiz olması hem de bu alanda özellikle Türkçe neşredilen çalışmalarda konunun ele alınışında gerekli titizliğin gösterilmemesinden kaynaklanmaktadır.

Kısaca nokta dergisinde yer alan “Lazlar Doğu Karadeniz'e Kafkasya'dan göç etti” ibaresi hatalıdır. Lazlar yasadıkları coğrafyanın otokton (yerli) halkıdır, bu coğrafyaya sonradan göç etmemişlerdir.

Tarihsel verilerin yorumlanmasının dışında göç teorisini savunanların dikkate alması gereken bir nokta da, savın önce çeşitli bakış açılarından test edilmesi gerektiğidir.

Lazların Kafkasya'dan göç ettiğini varsaysak bile ilk önce göç edilen bölgenin saptanması, hangi tarihlerde vuku bulduğunun belirtilmesi gerekir. Diğer taraftan göç teorisi dilbilimsel veriler ile desteklenmelidir. Örneğin bugün konuşulan Lazca ile göç edilen bölgede konuşulan Lazca (eğer başka bir dil konuşuluyor idi ise bu dil ile) arasında dilsel karsılaştırma yapılıp ipuçları aranmalıdır. Buna ek olarak folklorik elementler de karsılaştırmada değerlendirilmelidir. Bunlar yapılmadan sunulan “göç teorisi” mesnetsiz kalacak, dolayısı ile gerçeklikten uzak olacaktır.

Kaynakça; Kavtaradze. G. L, 2002. An Attempt to Interpret some Anatolian and Caucasian Ethnonyms of the Classical Sources, Sprache und Kultur 3, pp.68-83.(makaleye http://www.geocities.com/komblege/pontus.htm den ulaşabilirsiniz)

 

Lazuri.com

   

 
Copyright © 2002-2020 Lazuri.Com | Telif Hakları saklıdır.