Anadil,
ana sütü gibi...
(Müge
Tuzcuoğlu)
Lazuri
Grameri adlı Lazca-Türkçe sözlük ve Lazca gramerini anlatan
kitabın yazarı İsmail Avcı Bucaklişi, kitabın
anadili Lazca olanlar için açıklayıcı ve yol gösterici
olmasını hedefliyor. Lazca, Rize’nin Pazar (Atina), Ardeşen
(Arthaşeni), Çamlıhemşin ve Fındıklı
(Vishe) ilçeleri ile Artvin’in Arhavi (Arkabi), Hopa (Xopa) ve Borçka
ilçelerinde varlıklarını sürdüren Lazlar’ın
kullandıkları dil. Lazuri Grameri, Lazca üzerine uzun
yıllardır süren alan araştırmalarına dayalı
olarak hazırlanmış ve bugüne kadar Lazca üzerine
yapılmış en kapsamlı çalışma. Gôichi
Kojima ve Bucaklişi’nin çeşitli bölgelerde yaptıkları
alan araştırmalarının haricinde Fransız
Dilbilimci Georges Dumezil ve Megrel Dilbilimci Guram Khartozia’nın
Lazca masal derlemelerinden de yer yer faydalanılmış.
İsmail
Avcı Bucaklişi, anadil ve açılması planlanan
Lazca dil kursları üzerine sorularımızı yanıtladı.
Anadilin
insan hayatındaki önemini ve kültüre yansımasını
anlatır mısınız?
Anadil
bana öyle geliyor ki “Ana sütü kadar lezzetlidir” insan için. Hiçbir
dilde anadilinizle güldüğünüz, ağladığınız
ve küfrettiğiniz lezzeti alamazsınız. Anadil, kültürün
yegane sözcüsüdür. Anadil olmadan bir kültürü anlatamazsınız,
ancak tarif edersiniz. Anadil, anneden öğrenilen ilk dil olmasının
ötesinde insanın kimliği ve kişiliğinin oluşmasında
belirleyici olan, geçmişi ve geleceği arasındaki
bağı kuran, dünyayı, doğayı ve çevresini
algılamasını sağlayan temel olgudur. Anadil
olmadan bir kültürün yaşaması hatta ondan bahsedilmesi
dahi mümkün değildir. Anadilini yitirmiş bir birey öz
kültürünü ve kimliğini de yitirmiş demektir. Dil olmadan
kültür var olamaz. Her kültür ancak kendi dili ile vardır ve
bu şekilde anlamlıdır. Dil kısaca bir halkın
aynası, kimliğinin ve kültürünün yansımasıdır.
Türkiye’de
birçok kültür ve dil bulunmasına rağmen, eğitim,
medya, sanat gibi alanlarda bu dillerin konuşulmamasını
hatta kimi zaman yasaklanmasını neye bağlıyorsunuz?
Uygulamanın
ortaya çıkmasına vesile olan anlayış ulus-devlet
ideolojisiyle çok yakından ilintili. Tek dilli, tek kültürlü
bir ulusu yaratmak için kurulan sistem, başka dilleri yasaklayacaktır,
yok sayacaktır. Sadece bizim devletimize özgü bir şey
değildir bu. Mesela Batı ülkelerinde, önce resmi dilin
dışında kalan dilleri erittiler, folklor malzemesi
haline getirdiler, daha sonra da yani ölüm öncesi “Ruhunuz nasıl
huzur bulacaksa o şekilde ölebilme” hakkı tanıdılar.
Düşünün Lazcayı, ne Osmanlı, ne de Cumhuriyet döneminde
bu dilin yaşatılması için bir tek çivi bile çakılmamış,
şimdi “Kurs açabilirsiniz, televizyon yayını yapabilirsiniz”,
bir yandan da; “Yok efendim haber programı yapamazsınız,
dil öğretmeye yönelik program yapamasınız...” deniliyor.
Peki ne yaparsınız? Klipler yayınlayın, paranız
varsa televizyon filmleri yapın... Bu koşullarda olmayacak
şeyler bunlar.
“Lazuri
Grameri”nin hazırlanışı, içeriği ve amacı
hakkında bilgi verir misiniz?
1999’da
Türkiye’de ilk olarak Lazca-Türkçe sözlüğü hazırladık.
Büyük bir ilgi ile karşılandı. Özellikle çocuklarının
sözlüğü açıp Lazca kelimeler öğrendiklerini görmek
çok keyifliydi. Derken, bir Japon dilbilimci karşımıza
çıkıverdi; Kojıma Goichi. Uzun zamandır Anadolu
dilleri üzerine ve Lazca üzerine araştırmalar yapıyordu.
Kader bizi buluşturdu. Bir gece aniden Lazca gramer yazma fikri
belirdi bende. “Bana yardım eder misin?” dedim. Daha doğrusu
ona “Bir Lazca gramer kitabı yaz” diyemedim, soruyu başka
türlü sordum. O gece sabaha kadar kitabın ayrıntılı
planını hazırladık. Tam iki yıl sonra kitap
çıktı. Lazuri grameri, kapsamlı bir Lazca gramer
kitabı. Lazcanın tüm diyalektlerini karşılaştırmalı
ve detaylı olarak inceliyor. Kitap geniş bir içeriğe
sahip. Aynı zamanda İngilizce ve Türkçe olmak üzere iki
dilde yazıldı. Amaç ilgili dünya insanlarının
faydalanabilmesini sağlamaktı. Elbette ki amaç: Laz dilini
yaşatabilmek, gelecek kuşaklara en doğru şekliyle
ve en bilimsel yöntemlerle aktarabilmek. Ve bundan sonra Lazca üzerine
çalışacaklara referans olabilmek...
“Demokratikleşme”
adı altında son dönemlerde yapılan yasal düzenlemeleri
yeterli buluyor musunuz?
Bu
düzenlemelerin AB vs. için değil de, kendi insanımızın
ihtiyaçlarını karşılamak için yapılmasını
çok isterdim. Devlet ne yazık ki kendi insanının
sesini duymayı öğrenemedi... Aslında bana göre mesele
sadece devletin anadilin önünü tıkaması falan değil,
Türkiye vatandaşlarının çoğulculuğu anlayamaması,
herkesin karşısındakini bir eşit olarak görememesi
ve demokratlığı sindirememesidir. Yoksa devlet kanun
çıkarır ama demokratik kültüre sahip olmayan çoğunluk
bunu kullanamadığı gibi ne olduğunu dahi anlayamaz
ve kanun işlevsiz kalır. Bundan dolayı işin
yeterlilik kısmıyla pek ilgilenmiyorum çünkü zaten var
olandan faydalanma imkan ve becerilerinden yoksunuz.
Bu
uygulamaların ardından özellikle Kürtçe dil kurslarının
açılması için başvurularda bulunuldu. Bunları
nasıl değerlendiriyorsunuz?
Engel
sadece kanunlar değil ki... Psikolojik, maddi, manevi bir yığın
engel var. Bu iş için para lazım, mekan lazım, hoca
lazım ve daha da önemlisi gerçekten bu dili öğrenmek isteyen
insanlar lazım. Kültürel planda Kürtçe (Kürt dilleri) konusunda
neler yapılabileceğini bir görmek lazım. Demokratik
bir açılımın sonucu olması itibariyle elbette
ki olumlu gelişmeler bunlar. Uygulama sonuçları şüphesiz
örnek teşkil edecek. Ama doğrusu şunu da düşünüyorum;
devlet kuruldu kurulalı Türkçe dersleri veriyor. Ama vatandaşlarına
ne kadar öğretebildi? Unutmamak lazım, bugün Türkiye’de
Türkçe dışındaki dillerin tamamının konuşulduğu
bir pazar yok. Yani, ticaret dili değiller. Hiçbiri yaşayan
bir edebiyatın dilleri değil. Zaten bunun oluşması
engellendi ya... Bu dillerde okuma- yazma kültürü yok. Herkesin
işi çok zor. Ama her şeye rağmen hayat umut verici.
Lazca
dil kursu ve kültürevi konusunda düşünceleriniz nedir?
Lazca
dil kursu bir amaç değil araçtır. Ama yetersiz bir araçtır.
Ne var ki, bu memlekette dilsel ve kültürel çoğulculuğa
hizmet eden bu tür kanunların çıkması çok anlamlı
ve önemlidir. Daha yürünmesi gereken çok yol var. İstenirse
Lazca öğreten bir kurs açılabilir elbette ki. Bu konuda
çalışan arkadaşlar var. Kurslarda okutulmak üzere
ders kitabı hazırlayanlar var. Çalışmalar birçok
alanda devam ediyor. Sanırım hazır olunduğunda
başvuru yapılacaktır.
Bu
söyleşi www.evrensel.net ten alıntıdır»
|