Sözlük nasıl çalışıldı?
Sözlüğün
düzelti işlerine başladığımda elimde bana yardımcı
olacak herhangi bir sözlük yoktu. Bugün ise Türkiye’de
“Lazca Sözlük” adıyla şimdiden iki sözlük var.
Elinizdeki sözlük, Faruk Beyin çalışması ise üçüncü sözlük
oluyor.
Çalışma
alanı itibariyle Lazcadan ve Kafkas dillerinden uzak bir alanda çalışsam
da ilgi alanım tehlike altındaki diller olduğu için Türkçe maddelerin düzenlenişi ve sözlüğün Türkçesinin
düzenlenişi için bu görevi kabul ettim. Ancak daha başlangıçta
maddebaşı olarak hazırlanan çekimli eylemler, adlar gözümü
korkuttu. Çekimli biçimler yalnızca Lazca-Türkçe değil, Türkçe-Lazca
bölümünde de yer alıyordu. Türkçe bölümü
bir ölçüde kolay olsa da Lazca bölümündeki çekimli biçimleri düzenlemek
benim alanımın, bilgimin dışındaydı. Çeşitli
biçimlere bakarak bir sözcüğün önekini ya da eylemlik (mastar /
infinitive) biçimlerini tespit etmek mümkün olsa da bu her zaman o kadar
kolay değildi.
Sözlüğü
üç ayrı şehirde çalıştım. İlk önce Faruk amcamızın
da oturduğu Ankara’da başladım. Bu süre içerisinde çeşitli
sorunları Ankara’da iken çözdüm. Alfabe olarak Faruk amcanın
daktiloda kullandığı harfleri kullandım ve bilgisayarda
fontları hazırladım. Faruk Bey daktilonun sunduğu imkanları
kullanarak, Türk alfabesinde ve ses yapısında bulunmayan, Lazcaya
özgü sesleri göstermek için ilgili harflerin üzerine şapka (^) koymuştu,
ben de uzmanı olmadığım alana ait söz söyleyemeceğim
için bilgisayardaki hafleri bu şekilde geliştirdim. Daha sonraki sözlüklerde,
Lazcayla ilgili çıkan yayınlarda kullanılan harfler biraz daha
farklıydı, özellikle Ú
sesini göstermek için Lazcayla ilgili yayınlarda 3 “üç” rakamı
kullanılıyordu, bunu uluslararası fonetik alfabeye ait işaretle
karşıladım.
Yine
sözlüğe dönecek olursam, çalışma alanım olan Türkçe ve
Türk dilleri dışında bir başka çalışmaya ne
vaktim vardı ne de öylesi bir çalışmayı tamamlayacak
bilgi birikimim. Bu nedenle de sözlüğü o dönem çalışmaya
devam ettiğim Tokyo’da Gürcüce ve Lazca çalışan, Gürcüceyi
konuşabilen
genç dilbilimci dostum
Yasuhiro KOJİMA
(éôìáçNçG)
ile
çalışmaya
başladım (Y. KOJİMA’yı
Lazca uzmanı Gôichi KOJİMA Beyle karıştırmamak
gerekir). Y. KOJİMA
ile iki aylık bir çalışmanın
sonunda A harfini bitirip B harfinden de bir ölçüde ilerleyebildik. Konunun uzmanlarının
da göreceği gibi, çekimli biçimler öteki maddelere göre A harfinde daha uzmanca ele alınmış, bir araya
toplanmıştır. “A” maddesinde sorunlu kısımlar
varsa, bunlar benim üstesinden gelemediğim, 2003’te sözlüğe giren
yeni biçimlerdir. 2000 yılı Ekim ayına kadarki malzemeyi hem kağıda
basılı olarak hem de elektronik ortamda kayıtlı olarak
Yasuhiro KOJİMA beye teslim ettim. Kendisiyle birlikte yine aynı ay
Faruk beyi Ankara’da ziyaret ettik. Daha sonra KOJİMA bey Gürcüstan’a gitti. Planımız bir yıl içerisinde
KOJİMA
beyin elindeki çalışmayla geri dönmesiydi, ancak bir yıl
sonra Ankara’ya dönen ve Faruk Beyi ziyaret eden KOJİMA
beye bütün gayretime rağmen bir daha ulaşamadım. Kendisine
teslim edilen malzemenin akibeti konusunda da bilgi alamadım. İleride
bu malzeme ile yararlı bir çalışma ortaya koyacağına,
Lazca çalışmalarına katkıda bulunacağına inanıyorum.
A harfine katkılarından dolayı da Yasuhiro KOJİMA
Beye burada teşekkürü bir borç bilirim.
Sözlükte
benim yaptığım ve yapmadığım işlerden söz edecek olursam:
•
Ben esas olarak değişik zamanlarda gelen dosyaları dizgiye gönderdim.
•
Dizgiden gelen dosyaları abc sırasına
koydum, tekrar eden maddeleri, ki bu tekrarlar kimi maddelerde 7-8’i geçiyordu,
öğrencilerimin de yardımıyla eledim, çıkarttım.
•
Yine öğrencilerimin yardımıyla Türkçe-Lazca olan bölümde değişik
maddeler altına girmiş bulunan çekimli sözcükleri tek bir madde altında
topladım. Örneğin “akşam” ile ilgili sözcükler şöyle
toplanmıştır:
Akşam:
Seri; lumci;
akşam oldu: Dolumcu;
akşama kadar: Lumcişa;
akşamladım: Dogilumen, goğilumcu
•
Farklı karşılıkları bulunan, ancak Türkçeleri aynı
olan bütün sözcükler tek madde altında toplanmıştır:
Aldatmak:
Mobogordinu, overdinu,
goverdinu; moğerdinu; oxerdinu; uverdinu, oğerdinu, mokvadu;
aldatıyorsun: Oğerdimami
•
Lazca bölüme gelince, bu bölümde neredeyse hiç bir çekimli fiili, hiç bir
ismi olası yalın biçimiyle aynı maddeye toplamadım.
Topladıklarım ya Y. Kojima ile birlikte düzenlediğimiz
maddelerdir, ya da Faruk amcaya danıştığım maddelerdir.
Kojima beyle çalıştığımız madde ise esas olarak
a maddesidir.
•
Madde tanımları neredeyse tamamen yazara, Faruk Benli’ye attir. Değişik
dönemlerde gelen yakın anlamlı kelimeler ile aynı kökten çıktığı
kesin olan, ancak birisi asıl, diğeri ise mecazî anlama sahip biçimler
aynı madde altına toplanmıştır. Örneğin şu sözcüklerde
birincisi asıl, ikincisi mecazî anlamdan yaygınlaşmış
biçim olmalıdır: kudeli “kuyruk; külah ve şemsiyeye benzeyen kara üzüm
toplama sepeti, kara üzüm toplama sepeti”, ksinoğace
“dutlarda yaşayan pis kokulu bir böcek; çok osuran kişi”, kunkuli
“koza (ipek böceği); nasır”.
•
Argo olarak nitelendirilebilecek sözcüklerin tanımına da dokunmadım,
öylece bıraktım (örneğin: Zikeyi,
zikeri:
S....lmiş)
•
Yine yazarın kendine özgü Türkçesini büyük oranda yazı diline
yaklaştırsam da kimi örneklere dokunmadım: Si
na momçi: “Sen ki verdin”
•
Türkçe-Lazca bölümde eğer çekimli bir eylem ya da ada yer verilmiş,
yalın biçimine yer verilmemiş ise Türkçe sözcüğün yalın
biçimi maddebaşı yapılmış, karşılığı
ise boş bırakılarak hemen altına çekimli biçim verilmiştir:
Eklenmek:
eklenmiş: MemÚxveri
İlişmek:
ilişiyorlar:
Alemenan, Elumenan
•
Anlamca birbirleriyle ilgili görülmeyen biçimler I, II gibi rakamlarla
birbirlerinden ayrılmıştır :
Kuyi
I: Kuzgun
Kuyi
II: Topuk
•
Aynı sözcüğün farklı biçimde yazılmış olanlarını
sözlükte arka arkaya yer almaları durumunda tek maddeye topladım,
ancak baskı öncesi gelen son 2000 örneği sözlüğe katarken bu
ölçüden şaşılmış olabilir:
Arçkva,
arçva: 1. Başka 2.
Bir kez
•
Benim için yabancı olan bu dile ait ikili biçimlerle karşılaştığımda
uzmanlarının değerlendirmesi için bu tür biçimleri bıraktım:
Naşirinu:
Koklamak
Naşiru:
Koklamak
Kullanılan
Alfabe ve İzlenen Sıra
Lazcayı
yazıya aktarmak için şimdiye değin ağırlıklı
olarak Latin yazısına dayanan alfabeler kullanılmıştır.
En çok yaygın olanı da Lazoğlu alfabesi denen ve Türk
alfabesine dayanan Latin yazı sistemidir (alfabeler için bak. Kojima /
Bucaklişi 2003, özellikle s. 29)
Alfabe,
Türk alfabesi dışındaki harfleri de içerdiği için sıralama
bilgisayarla
değil de çoğunlukla el ile yapılmıştır. Bu
nedenle de Ú Ù
harflerinin sırasının gözden kaçan bir iki yerde sonda değil
de başta yer aldığını fark ettim. Yine x
harfi sözlükte h’den sonra maddebaşı olarak yer almışsa da sözcüklerin
kendi içerisindeki sıralanışında bilgisayar bu harfi v ile y arasına yerleştirmiştir.
Film alındıktan sonra fark edebildiğim bu hatalar için fazla
yapabileceğim bir şey kalmadı. Aşağıdaki alfabede
yer alan, ç, k, p, t , z
harfleri
Türkçedeki ç, k, p, t, z harflerine
yakın olsalar da söylenişleri farklıdır. Ú ve
Ù ise
c’ye yakın seslerdir. Buna göre
kullanılan alfabe ve izlenen sıra şöyledir:
a b c ç ç
d e f g ğ h x i j k k
l m n q o p p
r s ş t t
u ü v y z z Ú Ù
Sözlükte
Lazcaya ait sesleri ayırt etmekte kullanılan ç, k, p, t , z harfleri
sözlüğü hazırlayanca tam olarak ayırt edilememiş olup ç, k, p, t, z harfleri ile karıştırılmış
olabilir. Bunu da Lazcayı bir yazı dili olarak değil de bir konuşma
dili olarak kullanmasına bağlayabiliriz. Lazca uzmanlarının
bu noktayı hazırlayan için eleştiri noktası almamalarını,
yapılan çalışmanın Lazca için katkı olduğunu düşünmelerini
isterim.
Sözvarlığı
Hakkında
Sözlükteki
Lazca malzeme esas olarak Gürcüce ve Megrelce malzeme ile örtüşür.
Ancak Lazcanın uzun süre Osmanlı sahasında, izleyen yıllarda
da çoğunlukla Türkiye içerisinde konuşuluyor olması Türkçeden
bu dile çok sayıda kelime girmesine, hatta Türkçede kullanılan kimi
yabancı kelimelerin (Arapça, Farsça vb.) girmesine de yol açmıştır.
Türkçe sözcüklerden kimileri şunlardır:
Ağu
“Zehir”, Akıskanu “Kıskanmak”, Alabula
“Birbirine girmiş”, Avla
“Evin önü, avlu”, Bincili
“Bencil”, Buçği “Tırpan”,
Budzi “Meme”, Buyuği
“Bıyık”, Dadanu
“Dadanmak”, Fuşku “At gübresi,
inek gübresi”, İritulu “Her
türlü”, Kaygana “Bir Laz yemeği”,
Meci, imeci “Dayanışma”,
Purtu “Eski ev eşyası (krş.
TT pılı pırtı)”,
Sitila “Sidikli kişi”, Tor
“Ağ”, Tutuni “Sigara, tütün”,
Tuyleği “Bir yaşını
doldurmuş atmaca”, Yatağani
(< ?) “Büyük bıçak, yatağan”, Yiri
“İri”, Yurdulumu “Yıldırım”
Yine
okitximu, okitxu
“okumak” ve yeftini,
yehlini “hafif” (krş. Türkçe, ağızlar yèğni,
yèñil
vb.) sözcükleri de eğer
bilmediğim bir açıklaması yoksa Türkçeymiş izlenimini
vermektedirler. “Bir Laz yemeği” olarak gösterilen kaygana
hem Türkçe sözlüklerde hem de Eski Osmanlıca metinlerde geçer, dolayısıyla
Lazcaya Türkçeden geçmiş olmalıdır:
kaygana
“bir yumurta yemeği”
(Eski Osmanlıca metin için krş. Z. Önler, s. 179). Türkçeden
Lazcaya geçen ortak yabancı alıntılar ise şöyle gösterilebilir:
Ağustosi
“Ağustos ayı”, Ahlat “Yabanî elma”, Alali
“Helal”, Allahise “Allah aşkına,
Allah’ını seversen”, Azder,
azderi “Ejderha”, Baği
“Bağ, bahçe”, Bibi “1.
Hala, teyze 2. Ördek”, Buasili
“Basur”, Came “Cami”, Camuzi
“Manda”, Çarniki “Çaydanlık”, Cazi
“Cadı”, Çivti “Çift”, Çuğapbi
“Cevap”, Dadi “1. Hala; 2. Teyze “, Devisi
“Derviş”, Ğapisi
“Hapishane”, İkbali
“Talih”, Kosa “Köse kişi”, Kumkuma
“Meraklı kişi, vesveseli kişi”, Kusuyi
“Kusur”, Lenger “Yiyecek konan büyük
kap”, Musafi “Kuranı
kerim”, Piştovi “Tabanca”,
Pxali “Pahalı”, Ziani
“Zarar eden”, Zirzopi
“Geveze”, Zulumati “Eziyet etmek
”.
Alıntı
biçimlere bütün bir deyimi de katabiliriz:
Kimiz kismeti aven ıgbalsuziyen
kimi “Kimi kısmetlidir
kimi kısmetsiz”, kol kirası
“gelinin koluna girerek evden çıkartan kayınbiradere veya kızın
amcasının oğluna bir miktar bahşiş verir, buna kol
kirası denir”
Bunların
dışında Rusçadan ve diğer komşu dillerden alıntılar
da görülür: botlika
“şişe”, istikani,
istikani “bardak”, saltat
“Rus askeri”, stoli “masa”.
Tersine
bir ödünçleme, Lazcanın Karadeniz ağızlarını, Türkçeyi
etkilemiş olma olasılığı konusunda bak. B. Brendemoen
1991.
Kimi
sözcüklerin türetimi Türkçedeki biçimlerine benzer:
ti uça “Hristiyan”, ti
“kara” ve uça “baş” sözcüklerinden oluşur, tıpkı Osmanlıca
karabaş “rahip, keşiş”
sözünde olduğu gibi.
Sonsöz
Eğer
Ankara’da yeterince bulunabilsem ve sözlüğün hazırlayıcısı
Faruk beyle birlikte yeterince çalışabilseydim sözlük daha farklı
olabilirdi. Dahası Lazca üzerine hazırlanmış çalışmalardan
da yeterince yararlanabilmiş olsaydım sözlük maddelerini daha
farklı düzenleyebilirdim. Ama bu haliyle bile sözlük Lazca çalışmalarına,
araştırmalarına önemli katkılar sağlayacaktır.
Dileğim sözlüğün ikinci bir baskısının yapılabilmesi
ve bu baskıda eksik ve hatalı yönlerinin çoğunun
giderilmesidir.
Dünyada,
özellikle de Ortadoğu, Kafkaslar ve Sibirya bölgelerinde çok sayıda
dil tehlike altında, yokolma tehlikesiyle karşı karşıyadır
(bu konuda şu ağ sayfalarına bakılabilir:
http://www.eki.ee/books/redbook/ introduction.shtml / http://www.helsinki.fi/~tasalmin/endangered.html). Bu
dillerin kimisinin konuşurları 1000’in altında, kimisinin konuşuru
da 100 000’in üzerindedir. Tıpkı (Güney) Azerbaycan Türkçesi
gibi, bazen sayıları milyonlarla ifade edilen kimi diller de benzer
tehditten nasibini almaktadır. Bu az sayıda konuşuru olan
dillerin araştırılması, yaşatılabilmesi için
gereken önlemlerin alınması, ilgili devletlerin borcudur.
Benim
ilgi alanım ise geniş anlamda, Asya’da konuşulan, binlerle,
onbinlerle ifade edilen Türk dilleridir. Bu dilleri doğrudan konuşuldukları
bölgede inceleme imkanı buldum. Konuşuru, anlayanı sadece 7 kişi
kalmış Türk kökenli halkı tanıma imkanım da oldu,
2000‘i biraz geçen Türk halkını tanıma imkanım da oldu.
Bir dilci olarak görüşüm, ne Türkiye‘deki az sayılı konuşuru
olan dillerin ne de Türkiye dışındaki akraba Türk dillerinin
yok olmasıdır. Gönül ister ki gücü elinde bulunduran devletlerin,
Türkiye dahil, gerekeni yapıp bu dillerin yaşatılması, araştırılması
için gereken parayı ayırması, gereken yasaları çıkartmasıdır.
Sınırlı
imkanlarımla yaptığım araştırma gezilerinde vardığım
nokta, hiç bir çok konuşurlu
devletin eğemenlerinin konuşuru çok az kalmış olan bir halk
için azınlık sözünü
kullanmaya hakkının olmadığı, az sayıda ya da çok
sayıda konuşuru bulunsun, her dilin dünyada eşit yaşama
hakkı olduğudur. Konunun bir başka boyutu da, az sayıda konuşuru
olan dillerin araştırılması kimi zaman bu konuyu kendi yayılmacı
siyasetleri için istismar eden devletlerdir. Gerçek akademisyenlerin bu tür
devletlerin yönlendirdiği, amaçlı araştırmalardan uzak
durmaları gerekecektir.
Dileğim
ülkemiz yöneticilerinin Türkiye’deki bütün dilleri ele alan sistemli ve
iyi niyetli bir çalışma başlatması, bu çalışmaları
kurumsallaştırmasıdır.
Son
olarak, elinizdeki sözlüğün zengin malzemesini ortaya koyan, sürekli
yeni verilerele altı yıl boyunca sözlüğü genişleten,
zenginleştiren Faruk Benli Beye sonsuz teşekkürler.
Lazuri va gondunas
“Lazca unutulmasın!”
Mehmet
Ölmez
Ağustos
2004
Kaynaklar
Aksamaz,
Ali İhsan, Kafkasya’dan Karadeniz’e Lazların Tarihsel Yolculuğu,
Çiviyazıları, İstanbul 1997.
Bläsing,
Uwe, Armenisch-Türkisch. Etymologische Betrachtungen ausgehend von
Materialien aus dem Hemşingebiet, nebst einigen Anmerkungen zum Armenischen
insbesondere dem Hemşindialekt, Amsterdam – Atlanta, GA 1995.
Brendemoen,
Bernt, “Laz influence on Black Sea Turkish dialects?”, Altaica
Osloensia. Proceedings from the 32nd meeting of the Permanent Altaistic
Conference. Oslo June 12th – 16th 1989. Ed. by Bernt Brendemoen. Oslo
1991: 49-64.
—,
“Doğu Karadeniz Ağızlarının Sözvarlığı
ve Sözlükleri”, Kebikeç, sayı:
7-8, 1999, 77-83.
Bucaklişi,
İsmail Avcı, Hasan Uzunhasanoğlu, Lazuri-Turkuli
Nenapuna / Lazca-Türkçe Sözlük, Akyüz yay., İstanbul 1999.
Dankoff,
Robert, Armenian Loanwords in Turkish, Wiesbaden 1995.
Dilâçar,
A., Dil, Diller ve Dilcilik, TDK, Ankara 1968.
Emiroğlu,
Kudret, Trabzon-Maçka Etimoloji Sözlüğü, Ankara 1989.
Eren,
Hasan, “Türkçedeki Ermenice Alıntılar üzerine”, Türk
Dili, 524, Ağustos, 1995/2: 859-904.
Erten,
Yrd. Doç. Dr. Metin, Lazca-Türkçe Türkçe-Lazca Sözlük, Lazuri-Turkuli Turkuli-Lazuri Nenapuna,
Anahtar Kitaplar, İstanbul 2000.
Feuerstein,
Wolfgang, Tuccha Berdsena, “Die Lasen. Eine südkaukasische Minderneit in
der Türkei”, Pogrom, 129, 3, 1987: 36-39.
Günay,
Turgut, Dr., Rize İli Ağızları (İnceleme-Metinler-Sözlük),
MEB yay., Ankara 1978.
Hewitt,
George B., “Diller Dağı: Kafkasya”, Tarih
ve Toplum, c. 32, sayı: 189, Eylül 1999: 35-44 (çev. A. İ.
Aksamaz).
İstoriko
etimologiçeskiy slovar osetinskogo yazıka I-IV,
1958-1989, Moskva-Leningrad.
Kabadayı,
Müslüm, Doğu Karadeniz Lehçeleri Karşılaştırmalı
Sözlüğü (Deneme), Gelenek yay., İstanbul 2001.
Kara,
İsmail, Güneyce/Rize Sözlüğü, İstanbul 2001.
Kalyoncu,
Hasan, Trabzon-Tonya Ağzının Dilbilgisel Özellikleri ve Tonya Sözlüğü,
Trabzon , 2001.
Klimov,
G. A., Etimologiçeskiy slovar’ kartvel’skih yazıkov, Moskva 1964.
Kojima,
Gôichi, Laz Şarkıları, Chiviyazıları,
2003 İstanbul.
—,
İsmail Avcı Bucaklişi, Lazca
Gramer / Lazuri Grameri / Laz Gramar, Explanations in English: Gôichi
Kojima & Eylem Bostancı, Chiviyazıları / Mjora 2003.
Kutscher,
Silvia, http://www.uni-koeln.de/phil-fak/ifl/asw/forschung/projekte/Lasisch/benningwd.pdf)
Önler,
Zafer (Hazırlayan), Celalüddin Hızır
Paşa (Hacı Paşa) Müntahab-I
Şifa II Sözlük, İstanbul 1999.
Türkçe-Gürcüce
Sözlük, A-J, K-Z, Gürcüstan
Bilimler Akademisi, ilmî kontrol ve redaksiyon: Lia Çlaidze, 1453 s., İstanbul
2001.
Tietze,
Andreas, Wörterbuch der griechischen, slavischen, arabischen und persischen
Lehnwörter im Anatolischen Türkisch / Anadolu Türkçesindeki Yunanca, İslavca,
Arapça ve Farsça Ödünçlemeler Sözlüğü. Derleyen: M. Ölmez,
İstanbul 1999
Tzitzilis,
Christos, Griechische Lehnwörter im Türkischen, Wien 1987.
Lazca
ve Öteki Kafkas Dilleri ile İlgili Kimi Ağlar
http://www.lazuri.com/
http://www.lazebura.net/
http://www.wordiq.com/definition/Laz_language
http://www.karalahana.com/
http://www.karalahana.com/karadeniz/lazi/
http://www.fact-index.com/s/so/south_caucasian_languages_1.html
http://www.fact-index.com/g/ge/georgian_language.html
http://www.acnet.ge/ike.htm
(A.Chikobava Institute of Linguistics)
|