
Kitabın Adı:"DİDİNANA!"
"Besena
üuüulina
Va caxunen üulina
İrdasi cexedasen
Noğame senduğina"
(Didinana
)
Köye Yolculuk
Arûaşeni'de
fazla kalmadım. Otobüsten iner inmez köye araba buldum. Dayımın
nalbur dükkanında bir süre bekledikten sonra yola koyuldum.
Minibüs şöförü merkez köydendi. Yolcuların çoğunu
tanımıyordum. Birtek Nuri Ôaôu
bizim Xaliüanadandı.
''Bizim anksi kızımız geldi'' dedi lazca olarak yanındakilere.
Kulaklarıma kadar kızardım. Suçluluk duygusuna kapıldım
bir an. Politik biri olmayı böyle nitelendiriyorlardı
benim insanlarım. Hiç cevap vermedim ona. Duymamazlıktan
geldim. Sol görüşlü olmak böylece halk arasında kabul
görmüyordu. Yinede okul arkadaşım Memet vurulduğunda
ve benim polisle başım derde girdiğinde yanlız
bırakmamışlardı akrabalarım. Ardeşene
silahları ile birlikte gelmişlerdi. Muhtemel sağcıların
saldırılarına karşı beni ve ailemi korumak
için. Bunu ömür boyu unutmayacağım. Kendi aralarında
yaramaz kızımız diye bana kızsalarda dışa
karşı koruma içgüdüsüyle yaklaşıyorlardı.
Nuri Ôaôu
nun lafına alınmadım. Biliyorumki haksızlıklara
karşı çıkan bizleri yıllar sonra anlayacaklar.
Belki bizimle gurur bile duyacaklar.
İlk yerleşim birimi Sifati
yi geçerken hala o köprü duruyordu. Birden yol dikleşti. Her
an araba yuvarlanacakmış gibi bir his belirdi içimde.
Yanımdakilere hissettirmeden korkuyu yaşadım. Oysa
arabanın içindekiler her günkü sohbetlerine dalmışlardı.
Arabanın bir beşik gibi sallanmasından en ufak bir
etkilenme yoktu.
Sifati nin üstünde Zulxa görünüyordu.
Uzaktan manzarayı seyrettim. İnsanı meraklandırıyordu
bu yerler. Hiç gelinip gidilmezdi. Herkes kendi mezrasına,
köyüne kapanıp kalırdı. Oysa okadar yakın yerleşim
birimleriydi.
Yolda rastgeldiğimiz yerleşim
birimlerinden biri Amgvani idi. Eskiden Dutxe ye yürüyerek çıkan
büyüklerimiz bu yerlerde mola verip dinlenirlermiş. Üstelik
yük sırtlarında aşılırmış bu
yollar. Ardeşene inerken sepetler taşırlar, köye
çıkarken alışverişte aldıkları kumanyaları
olurmuş. Ne zor bir yaşamdı onlarınkisi. Bu
koşullara rağmen hiçde tümüyle göçü düşünmemişler.
Topraklarına olan bağlılıkları kalmış.
Yanivati köyünün alt kısmından
geçerkentanımadığım akrabalarımı düşündüm.
Anneanne tarafım Yanivati köyünden. Annemin kuzenleri hala
orada yaşarlar. Çocukluğumda çok götürürmüş Didinana
Nandidi ile birlikte. O gün bu gündür Yanivatiye gitmedim.
Tuhaf bir davranış şekli köyler arasındaki iletişimsizlik.
Öaxiraüaniyi
dönerken, burada kazalarda ölenleri düşündüm. Defalarca bu
dönemeçte arabalar yuvarlanmıştır. Birde Öaxiraüani
manilerimize işlediğimiz bir ayrıllık noktası.
Köyün adı konulmamış kapısıdır. Öaxiraüaniden
dönerken bir heycan duyarım hep. Kale kapısı gibi
bir yerden geçmiş gibi olurum.
Köprü başında arabadan
indim. Bundan sonraki yarım saatlik yolu yürüyerek aşmam
gerek. Araba, köprüyü geçip merkez köyün yolunu tuttu. Bense Xalik’ana
mahallesine gidecektim.
Didinana Merkez köyden Xaliüana
ya gelin gelmişti. Bir ara, babası ile küsen didinana,
yedi yıl baba ocağına ayak basmamış. Öylesine
inatçı bir Laz kadınıydı. Şimdi
Xaliüana'nın
ileri gelen kadınlarından biri. Her şey ondan soruluyor.
Yürürken adımlarım hızlanıyor. Hala; biraz sonra
Didinana yı görüp onu kucaklayabileceğime inanamıyorum.
Çay alımevini geçerken
orada yaz günleri yaşanan izdihamı düşünüyorum. Didinana
ilerleyen yaşına rağmen hala kendi taşır
çayı alımevine. Uzaktan onun Aşena Levadi dediği
tarlasını görüyorum. O taraftan gitmiyorum. Yolu uzatıp
Karmaûe
şüaladan
geçiyorum. Karmaûe
şüala(değirmen
yeri) çalışan kadınların bir mola yeri. Orada
bir süre mola verip derenin suyu ile ilgileniyorum. Wariüop’ali
arıyorum derede.
Karmaûe
şüaladan
Neâepe
şüalaya
giden merdivenli yolda yorulduğumu hissediyorum. Oysa yaşıtlarım
bu yollarda dans eder gibi sepet sırtlarında, yük sırtlarında
dolaşabiliyorlar. Kentli yaşama lanet ederek nefes nefese Neâepe
şüalaya
varıyorum.
Bir ara durakladıktan sonra
Cumaali Raüaniden Didinana'nın
evinin kapısına dayanıyorum. Kapı açık
duruyor. Pencereli kapıyı dahi kapamamış. Komşudadır
diye sesleniyorum. Evin içine bakıyorum. İçinde o kendine
özgü koku. Akşam serinliği basmış her yana.
Heva Xala ya uğrayıp geldiğimi duyuruyorum.
O sıra Nafiye Ablanın evinden
sesler geliyor. O tarafa doğru yöneliyorum. Merdivenleri çıktığım
gibi Didinana'nın göğsüne gömüyorum başımı.
Bir süre ağlaşıyoruz. Nafiye Ablanın da gözleri
doluyor. Didinanayı biraz yaşlanmış buluyorum
bukez. Ne de olsa iki yıl geçmiş aradan. Başındaki
mandiliyi yukarı doğru bağlamış basma entarisini
bir kuşakla belinden kesmiş sevecen bakışlar
ile bana bakıyor.
O an tüm yaşadığım
olumsuzlukları unutuyorum. Memedin vurulmasından sonra
yaşadığım eziyeti, politik ortamın insanı
zorda bırakan tüm yanlarını siliyorum hafızamdan.
Didinana'nın yanındaydım. İçimdeki bütün gerginlik
çözüldü. Sevincime neşeme diyecek yoktu.
Köye çıkarken taktığım
eşarp habire başımdan kayıyordu. Kentlerde eşarp
takmayan ben Didinana'nın ve arkadaşları'nın
gözüne girebilmek için hemen coğrafyaya uyardım. Etek
giyer eşarp takardım. Ama beceremiyordum. Bir yazma alıp
takacağıma kentli kadınların fular gibi kullandığı
ipek eşarpları takardım. Habire eşarbı
düzeltir acemiliğimi belli ederdim. Bu kılığımla
uymuyordum ortama. Kentlilik bulaşmıştı üzerime.
Konuştuğum Türkçenin düzgünlüğü Lazca konuşurkenki
cesaretsizlik her an hissediliyordu. Didinana aldırmıyordu
buna. Beni hiç bu topraklardan ayrılmamışım
gibi bağrına basıyordu.
Bir yerde Didinana'nın benim
okumama tepkisini anlıyordum. Okudukça okulu ilerlettikçe kendisinden
uzaklaştığımı hissetmiş olacak,
içten içe korkuyu yaşıyordu. O kentlere ve İstanbullu
yaşama duyduğu tepkiyi gizlemezdi bizden. Sonuçta kentli
bir yaşam uğruna tüm ailesini yitirmişti. Kırk
yılda bir uğruyorduk onun yanlız başına
yaşadığı ahşap eve.. O tek başına
ocağımızı yakıyordu her gün. Aile ocağını
söndürmeden köydeki yerimizi koruyordu. Belkide benden başka
kimse yoktu dönüp dolaşıp Didinana'nın yanına
gelen.
Didinanaya hiç çekmemişim. O
esmer bir kadındı. Ben daha çok anne tarafına benzemişim.
Oysa ondaki duygusallık ve toprağa bağlılık
bendede vardı. Babam hep inadımı annesine benzetirdi.
Haklılık payı vardır mutlaka. Nede olsa Didinana
beni en çok etkileyen insandı. Onun yaşam anlayışı,
doğaya ve toprağa bağlılığı ve
onun yaşama meydan okuyan direnci, köydeki erkek işine
karışma huyuda beliriyordu bende. Dantel öreceğime
politika ile ilgilenen bendim.
Bakalım bu Almanya sevdasına
ne diyecekti Didinana. Babama beni gönderiyor diye beddualar edecektir.
Tüm yaşadığım olumsuzlukları bir anda bana
unutturan köydeki ilk günümü uzun süre unutamadım. İstanbulda
köksüz ağaçlar gibiydim yıllarca. Ailem geçim kavgasını
verirken, Dutxe'ye geri dönebileceğim anın hayalini kurdum.
Geri dönüp Didinana ile aynı mekânı paylaşmak. Oysa
beni uzak ülkeler çekiyordu. Öğrenci olayları sebebiyle
İstanbulda kalıp, orada okuma şansım kalmamıştı.
Köyde ise ortaokul bile yoktu. O halde Almanyaya geçici olarak gitmek
bir seçenekti.
Didinanaya bu konuyu kaç günde açarım
bilemiyordum. Bir kaç gün birlikte olmanın tadını
çıkardıktan sonra yavaş yavaş açmalıyım.
İki aylık süreyi iyi değerlendirmeliyim. Son kez
özlem gidermeliyim herkesle. Kim bilir bu topraklara ne zaman ayak
basarım.
Mayıs 2000, Almanya
Selma
Koçiva
E-Mail: kocivasel@lazuri.com
|