FORUM KONUK DEFTERI MOVIE FLASH KLIPLER Lazca Dil Kursu Didinana / 7.Blm. Faiki çilinin ağıt günü / Yazı Dizisi: Selma Koçiva ( Lazuri.Com )

Faiki çili’nin ağıt günü

Sabah erkenden Sarena kapımızdaydı. ’Faiüi çili doğuru’ ‘Faik’in hanımı öldü dedi. Didinana bağırarak ağlamaya başladı. Hemen beni yanına katıp Henife Xala’nın  evine doğru yola koyuldu. Henife Xala Faiüi çilinin eltisiydi. Yalnız yaşardı. Kızı Emine abla Rize’de otururdu.

Herkes Henife xala’nın evine doldu. Sabah erkenden kara haber duyulmuştu. Faiüi çili bir trafik kazasına kurban gitmişti. Cenazeyi İstanbul’dan getirmediler. Yinede bir bagara(ağıt günü) yapılacaktı. Kısa bir sürede kadınlar toplandı. Aişe Xala ağıt yakmaya başladı. Arada Güler abla da katılıyordu. Uzun bir süre ağlaşır kadınlar. Erkekler kapıda avluda dururlar. Sessizce izlerler ağıt gününü. Erkekler ağlamaz.

Faiüi çili çok güzel sesi olan bir kadındı. Düğünlerde şenliklerde en başta mâni söylerdi. Onun bir özelliğide çocukları çok sevmesiydi. Bir kedi gibi okşardi çocukları. Çok üzülmüştüm. En çok da kızı Muzeyyen ablayı merak ediyordum.

Ağıt günleri Lazlarda geleneksel törenlerdir. Acıyı paylaşma ön plândadır. Faiüi çili tüm Xalikanalı ve Xoüvatili kadınları acıya boğdu. Onun gurbetten getirilemeyen cenazesine rağmen ağıtlar yakıldı. O ise İstanbula gömüldü. Eskiden cenazeler köye getirilirdi. Yeni yeni İstanbul’a gömmeye başladılar. Eskiden cenaze olunca sessizce köye sabah erkenden getirilirdi. Acı haber sabah erkenden etrafa yayılırdı. Böyle yapılırdı eskiden. Şimdi İstanbul’a yerleşik olmaya başladılar bizimkiler.

Faiüi çili’nin ölümü beni iyice hüzüne boğdu. Köyde bu acı yaşanmışken nasıl çekip gidecektim. Bir daha düğünde, bayramda, ağlamada insanlarımızın arasında olmayacaktım.

Kadınlar evin ortasına doluşmuşken, biz gençkızlar sobanın arkasına dizilmiş sessizce izliyorduk. Gelecek kuşaklar bu ağıtları söyleyecekler miydi? Yoksa ağıtlarımız da git gide azalacak mıydı? Tüm yaşadıklarım bir film şeridi gibi gözümden geçiyordu. Burası ayrı bir dünyaydı. İstanbul’daki yaşamımız başkaydı. Bu ağıtlar ile büyüttü Didinana’lar bizi. Gelecekte aynı ağıtları yakalım diye yanlarında götürdüler ağıt günlerine.

Oysa biz yaşamı toz pembe görüyorduk hâlâ. Sesimizde yalnızca türkülerimiz vardı. Kuşak değiştikçe ağıt yakma geleneği bize de ulaşacak. Şimdi annelerimizin yerinde biz oturduğumuzda bize düşecek obgaru( ağlamak). Pür dikkat dinliyorduk. Söylenen her sözü kaydederek. Faiüi çili’nin ölümü köyü yasa boğmuştu. Bir kaç gün havalar kapalıydı. Köyün eteklerini sis sarmıştı. Bu gizemli köyde yas tutmakda bir başka anlam kazanıyordu.

Didinana ağıt gününde sessizdi. Oysa iş yaparken hiç durmazdı. Söylerdi kendince. Sesi hala kulaklarımda en çok da ölen kardeşine söylerdi. Didinana’nın ağıtları ile büyüdüğüm için şanslıydım. Bu ses ve bu ağıtlar duyarlı yapardı insanı. Yaşama karşı duyarlı insana karşı hassas. İstanbul da da ölüm anında aynı gelenekler yaşatılırdı. Yine evlerde toplanılır dertleşilir ağlaşılır. Bu açıdan göç bir şey değiştirmemiştir.

Ağıtlarımız atalarımızdan bize kalan emanetlerdi. Yüreğimde Lazca ağıtlar gömülü gidecektim. Bunun ağırlığı nasıl taşınırdı bilemiyorum. Faiüi çili’nin bgarasında içim bir başka doldu. Sanki bütün köyün kadınları bana ağlıyorlardı. Benim gidip gurbette yok oluşumu önceden görüyorlardı.

Ben giderim Almanya’ya

Babam arkamda
Annem ağlıyor
Pencere başında
 
Öaxirak’ani tepesini
Yarın aşacağım
Ben giderim Almanya’ya
Bir daha dönmeyeceğım

Bir daha gelemeyecek miydim Lazona’ya. Bu şarkıları bana yakarken beni korkutup kararımdan dönmemi mi istiyorlardı? Oysa kurşun fırlamıştı namludan. Gidecektim. Dağarcığımda bir sessiz halkın kültürü okyanuslara açılan bir yelkenli kadar savunmasızdım. Bilmiyorum bu kadar büyük rizikoya sokan neydi beni? İstanbula sürüklenen yaşamım mıydı? 78 ‘de düşen yoldaşların acısı mıydı? Yoksa yine Memeti yitirme olgusu muydu? Neydi bilmiyordum.

Faiüi çili fiziksel olarak aramızdan ayrılıyordu. Benim gidişim ruhsal olarak kaybolmaya meyilliydi.Tüm ağıtları bana söyleniyormuş gibi algılayıp hafızama kaydettim.

Dutxede başlayan yaşamım bir serüvene dönüşüyordu. Didinana’nın sevgisi olmasaydı arkama bile dönüp bakmazdım. Ama o güçlü kadını geride bırakıp Avrupa’ya uzanmak çok zordu. Köklerimi tutan toprak gibiydi varlığı. Beni besleyen ırmaktı o yaşlı kadın.

Bense uçarı bir kelebek gibi sabırsızdım. Daldan dala konacak yaşamı tanımaya çalışan genç bir devrimci kızdım. Didinana durgun bir gölün derinliğinde, ben yavaşça  akan, sonra hızlanıp çağlayan Dutxe ırmağı gibiydim. İkimiz bir bütündük. Ulaştığımız deniz aynıydı.

Doğayı Didinana’nın gözleri ile görüp sevdim. Toprağın kokusunu kuş cıvıltılarını yaprak hışırtısını farketmeyi o mu öğretmişti bana. Yaz aylarında bağu nun(ambar) balkonuna uzanıp etraftaki sıradağları gözlemlemek en sevdiğim uğraştı. Dağların yüceliğinde bulurdum kendimi. İsinalara ve Dutxe’ye sis çöktüğünde gölge düşerdi düşlerime. Gizem sarardı beni.

Yağmurunda ıslanmayı bile ayrı seviyorum Lazona’nın.Yağmurunda sırılsıklım ıslanmak sonra açık ateşte ısınıp kurumak. Bu yaşam kesitinde doğayı sevdim insanı sever gibi. El yordamıyla Didinana rehberimdi. ’Ellerin ellerime benziyor’ ’Xepe şüimi meginças’ derken yaşamı bana nasıl öğrettiğinin bilincindeydi.

‘Néaşa extare’ derdi bazan. Sevincinin ifadesiydi. ’Göklere çıkasın’ Gökleri bana bağışlayacak kadar seviyor muydu beni? Bense ona tüm sevgiyi verecek kadar bağlıydım. Onun yanında nana gölgede kalıyordu. Nana çok çalıştığı için bana zaman ayıramıyordu. Onun boşluğunu Didinana dolduruyordu. Bir kez nanaya sormuşum ‘wulu borûişa so orti’ ‘küçükken sen nerdeydin’ diye. ’Süani şüala borûi’  ‘seninleydim’ demişti.Bense hep Didinana‘yı hatırlarım çocukluğumu düşününce.

Didinana kişiliği ile bana yaşamda gölge mi olacaktı? Yoksa benim koruyucu meleğim miydi? Bazan beni baskı altında tutuyordu kişiliği..

Yinede bu ağıt gününde toparladım kendimi. Gözyaşlarım içime, yüreğime doğru aktı. Kimse görmedi. Bu bgara da bir ayrılma anıydı köyden. Uzun yıllar aynı anı yaşayamayacaktım. Düğünde, bayramda, bgarada birlikte olamayacaktım insanlarımla.

Didinana’nin kedisi olamayacaktım. Didinanaşi üaûu va biyaûu!

 

Bulora( Haziran) 2000, Almanya.

Selma Koçiva
E-Mail: kocivasel@lazuri.com


DİDİNANA LAZURİ

1. Çoyişa eşkolva
2. Meci(Noderi)
3. Merkez çoyi
4. Muxudoni avla
5. Ocaşi gzalepe
6. Nuri ôaôu
7. Faiüi çilişi bgara
8. Nezire xalaşi avla
9. Pasaporti eçopuşa...
10. Memeûi
11. Cenaze Oxori
12. Dayişi Atolye
13. Öepitasi çili
14. Pekmezi Tava
15. Sadiüi Dayişi Oxori
16. Cabiri Dayişi Oxori
17. Hafize Xala
18. Bayrami
19. Oüoxunaşe
20. Didinana Mebaşkum

DİDİNANA TÜRKÇE

1. Köye yolculuk
2. İmece
3. Merkez köy
4. Muxudoni avlusu
5. Oca yolunda
6. Nuri dede
7. Faik'in eşi'nin ağıt ...
8. Nezire hala...
9. Pasaport almaya ....
10. Mehmet
11. Cenaze Evi
12. Dayımın Atölyesi
13. Çepitasinin Karısı
14. Pekmez Tavası
15. Sadık Dayının Evi
16. Cabir Dayının Evi
17. Hafize Hala
18. Bayram Şenliği
19. Kızlar Toplantısı
20. Didinana'dan Ayrılıyorum

   

 
Copyright © 2002-2024 Lazuri.Com | Telif Hakları saklıdır.