
Sadik’i
Dayının evi
Didinana
yı evde bırakıp Sadik’i Dayının evine doğru
yürüdüm. Evi yakındı bize Sadik’i Dayının. Evin
önünde çay sepeti tamir ediyordu.
Hanımı Aişe xala
akşam yemeğini hazırlıyordu. Sevgi ile
davet ettiler içeriye..
Sadik’i
Dayıde sinir vardi. Elleri titrerdi hep. Çay bardağını
tutarken yarısı yere dökülürdü. Ya sepet örerken ellerinin
titremesi engel değilmiydi. Bilmiyordum.
Sadik’i
Dayının hanımı Aişe xala Ardeşen tarafından
gelin gelmişti. Bir oğulları Bekir dayı Çorumda
çalışıyordu. Ve babamın kuzeni ile evliydi.
Bir diğer oğulları Memet amca Almanyada yaşıyordu.
Ve ben ilk gittiğimde Memet amcalara gidecektim. Babam onlara
gönderiyordu beni. Sadik’i Dayı biliyordu bunu. Benimle yakından
ilgilendi. O da bana öğrenci olaylarına karıştığım
için kızıyordu. Ama yinede büyük bir hoşgörü ile
yaklaşıyordu.
Aişe
xala siniye sıcak mısır ekmeğini kırdı.
Yoğurt çıkardı. Sofrayı hazırladı.
Lahana yemeği yapmıştı. Yemeğe çağırdı
beni. Çekinsemde hayır diyemedim. Laz yemeklerini yemeden yapamazdım.
Sadik’i
Dayının titreyen eline dikkat ettim. Acı çekiyor
gibi bir hali vardı. Yemekte pek konuşmadı. Evdede
kimse yoktu. Bekir Dayının hanımı Doğanyavasinde
idi.
Nuridi
Dayının evi tarafından sesler geliyordu. Hafize xala
odunları diziyordu. Nuridi Dayı da avluda oturuyordu.
Nuridi dayı Sadik’i Dayının ağabeyi olurdu.
İkiside çok sinirli insanlardı. Çocukken korkardık
kendilerinden. Nuridi Dayının torunu Aysel çok yakın
arkadaşımdı. Bazan korkudan Ayseli çağıramazdım.
Şimdi büyümüştük Nuridi Dayıdan korkmuyorduk. Oda
sevecen bakışlar ile bakıyordu etrafına..
Nuridi
Dayı İstanbulu mesken edindiğinde çok yoksullarmış
Dedem gibi. El arabasıyla haşlanmış mısır
satarmış. Sonra bir oğlu Fehmi eniştem teyzemin kocası Almanyaya gider. İnşaat işini
yapmaya başlarlar. Nuridi Dayının yaşam mücadelesi
çok ilginçtir. Çalışmadığı iş kalmaz.
Büyük oğlu olan Ayselin babası Asım amca da babamın en yakın arkadaşıdır.
Düşüncelere
dalmıştım.Bir ara yemekten kalkıp bulaşıkları
toparlarız. Aişe xala evi toparlayıp
ahıra iner. Xalikanada her ev gibi inekleri vardı.
Sütsüz yapamıyordu bu köyün insanı. Sadik’i Dayıyı
izliyordum. Sepetleri taze kestaneden yaparlardı. Mzgomi derlerdi
bu taze kestaneye önce sobada ısıtırlardı. Sonra
ince ince açarlardı ağacı. Mşk’eri(orman gülü)
den topuklarını yaparlardı. Sepeti ustaca örerlerdi.
Bir
müddet sonra eve doğru yola koyuldum. Didinana da ahırdaki
işini bitirmiş eve doğru merdivenleri çıkıyordu.
Sevgi ile süzdü beni. Yine nerede geziyorsun diye sordu. Bir süre
sonra bir sepet dolusu mısırı getirir. Tozlardan
ayırır mısırı. Döker yavaşça. Mısırı
değirmen için hazırlamıştır. Mısırı
koçanından ayırmak için kapının yanında
çambri vardır. Çambrinin üzerinde ayak vurulan bir tahta vardır
Böylece mısır koçanından ayrılır. Hazırladığı
mısır sepetini avluya koyar. Yarın gidecek zannederim
yola koyulmaya hazırlanır. Nereye gidiyorsun bu saate
derim. Değirmene der.
Akşam akşam değirmene gidecektir. Değirmen nöbeti
bizdedir. Ona eşlik etmek istedim bırakmadı. Derelerde
korkarsın dedi. Evde kal erken
uyu yarın yeni bir gün dedi. Evde kaldım Tüm evin ağırlığı
üzerime çöktü.
Oysa
değirmene geceleri gitmek bir ayrıcalıktı. Her
yaz köye geldiğimde en az bir kez değirmen nöbeti gece
gelirdi. Kızlarla toplanıp ay ışığında
değirmene giderdik. Öyle korkusuz da değildik. Derelerde
toplanan perilere inanırdık.Yüksek sesle lazca şarkılar
söyler karşılama
atardık. Şimdi de Didinana nın peşine takılıp
gitmek gerekirdi. Köyün bütün kızlarını toplamalıydım
başıma. En uzun ağıtları değirmen
yerinde söylemeliydik.
Eve
yalnızlık çöktü. Loş gaz lambasında gölgeler
uzuyor eve gizemli bir hava veriyordu. Gelen giden yoktu. Önümüzdeki
günlerde yapılacak işleri düşünürüm.Yine köyde birkaç
ortak iş (nktura) vardır. İmeceler eksik olmaz. Günlerim
eğlenceyle neşeyle geçerken
bir yandan da kaygılıydım. Gitmek gerçekten zor gelecek.
Bu köyü ve Didinanayı geride bırakıp hiç tanımadığım
bir ülkede yaşama yeniden başlamak ....
Selma Koçiva
/ Mayıs 2001
|