
Pasaport
almaya gidiyorum.
Sabah
erkenden Çaxirakaniye indim. Araba beklerken yapacaklarımı
düşünüyordum. Rize ye pasaport almaya gidecektim.Yalnız
bu işler nasıl halledilir bilmiyordum. Besimi Dayının
oğlu bana yardım edecekti.Nedense Dayıma bir şey
söyleyemiyordum. Dayımın oğlu ile sözü bozduktan sonra
bir mesafe vardı aramızda. Oysa çocukluğumda Dayımın
kızı olmak isterdim. Onun oynattığı horonlar
gözümde peri masalı
kadar büyülüydü. Horoncu başıydı. Cabir Dayımızdan
sonra o gelirdi sırada. Şimdi bana yardım etmesini
söyleyemiyordum. Bana kırgın olduğunu söylediğini
duymadım. Belkide ben öyle zannediyordum.
Düşüncelere
dalmışken birden jeep geldi. Ardeşene inerken neler
düşünüyordum. Buralardan gitmeliydim. Okumalıydım.
Sadece kendim için değil hiç okuyamayan yaşıtlarım
çok okumak isteyipte okuyamayan babam için okumalıydım.
Babam okuyamadı diye çok içerliyordu. Onun yerine okumalıymışım.
Oysa bu topraklaara ne kadar bağlıydım. Burda kalıp
burada okumayı nasıl isterdim. Üniversiteler niye hep
uzaktaydı. Didinana yı burada bırakıp nasıl
gidecektim? Ah gidi Karadeniz dağına taşına
hasret nasıl yaşanır. Uzaklardan yeşilini nasıl
özleyeceğim.
Ardeşende
hemen Dayımın nalbur dükkânına uğradım.
Dayımın bir işçisi orada çalışıyordu.
Bir süre sonra dayım geldi. Başımda eşarbım
yöre kıyafetleriyle beni görünce şaşırdı
biraz. Sevecen bir hali vardı. Boynuna sarılıp Dayıcığım
beni buralardan sakın gönderme demek istedim Boğazıma
bir şeyler düğümlendi. Bir şey söyleyemedim. O da
bendeki düşüncelerden habersizdi. Sözü bozma meselesini hiç
açmıyordu. .
Akşama
Aişe Xalanın evine gittim. Besimi çili yani. Ertesi gün
oğlu Hamit Ağabey beni Rizeye götürecekti. Önce emniyetten
bir belge almalıydım pasaporta gitmeden önce. Akşam
hoş bir sohbette Aişe xalanın küçük müstakil evindeydik.
Köyden birileri de katılmıştı bu okoxunaşeye.
Aişe xalayı çocukluğumdan bilirdim. Düğünlerde
yemek hazırlar köyde nacaği omuzunda gezen tek kadındı.
Besimi Dayının ikinci eşi ölmüştü. Aişe
xalanın hiç çocuğu olmamıştı. Besimi Dayının
tüm çocukları Aişe xalaya didinana derdi. Besimi Dayı
Xalikana nın en şakacı adamıydı. Herkesi
güldürür kendisi bir gülümsemeyle yetinirdi.
Ertesi
gün emniyetten gerekli belgeyi talep ettim.Ortalık çok karışık
olduğu için pasaport vermeleri biraz zor oluyordu. Üstelik
Memet vurulduğunda görgü tanığıydım.. Bir
kez gözaltına alınmıştım. Bana bu belgeyi
vermeyecekleri gibi bir his vardı içimde. Dosyalara bile bakmadan
gerekli belgeyi verdiler. Sevinçten uçuyordum.
Hemen
Hamit Ağabeyi buldum Rize ye kadar birlikte gittik. Babam yanıma
yeteri kadar para vermişti. Resim çektirip pasaport işlemlerini
yaptırdım. Pasaportu koydum cebime. Bir akşam da
3iyaturi teyzemde kaldım. Kızları umihan ve Haticeyle
çocuklar gibi oynadık. Sonra Dutxe ye geri döndüm.
Didinana
tarladaydı eve vardığımda. Sonra usulca geldi
Pasaportu aldığımı söyleyince ağladı
biraz. Yanaklarından süzülen yaşlar derin izler bırakıyordu.
Yüreğim delindi. Ama beni durduramayacaklardı. Bu eğitim
olanağı olmayan diyara sığacak çocuk değildim.
Bir gün geldiğim bir zamanda olacaktı. Ama önce gidip
okumalıydım. Didinana ya anlatamazdım gidipte yapmak
istediklerimi. O beni burada tutup kendi yaşamı gibi toprağa
bağlı çaya endeksli bir yaşam kurmamı istiyordu.
Şehirlerin beni yabancılaştıracağını
biliyordu. Ya ben özümü kaybetmeden dönebilecekmiydim memleketime.
Gittiğim yere tulum sesini horonlarımızı götürebilecekmiydim?
Lazca şarkıları hararetle söyleyebilecekmiyim? Uzaklarada
Lazca konuşan kimse bulabilecekmiyim? Zaman gösterecekti. Didinana
nın boynuna sarılıp bir tutam da ben ağladım.
Neye ağladığımı bilmeden yaşlar koynuma
doldu. Gelecek korkutuyormuydu beni.
Ya
babamaverdiğim söz. Okumadan yapamazdım.Universitelerimiz
dağınık ve kapalıyken yabancı bir memlekete
gitmek mecbur oldu. Ortalık çok karışıktı.
Sıradan insana tarafsız kalma imkanı verilmiyordu.
Zorunlu bir tercihle karşıkarşıya kalıyordunuz.
Benim tercihim çok netti. Devrimcilerden yana tavır takındım.
Kadına yaklaşımları demokrat tavırları
beni çekiyorlardı. Yanlız Memet vurulduğunda çelişkiye
düşmüştüm. Memet dindar bir arkadaşımdı.
Bir tarafa katılmıyordu. Onu farklı duygularla seviyordum.
Onu düşüncelerimle etkilemeye çalıştım. Bana
şiir seviyorum diye Nazım Hikmetten şiirler okurdu.
Fena bir çocuk değildi. Üstelik Laz oluşu kültürel olarak
yakın tutuyordu bana. Sonuçta yanlışlıkla başkasının
yerine solcular tarafından vuruldu. Ben arada kaldım.
Bende olaya karıştırılmak istendim olmadı.
Okula gitmeye devam ettim. Memetin masasını boş bırakmadım.
Şimdi
pasaportu almıştım.Cebimdeydi. Ardeşeni ve İstanbulu
geride bırakacaktım. Henüz 19 yaşındaydım.
Önümde uzun yıllar vardı.
Yalnız
Didinana nın gözyaşlarına dayanamıyordum. Ben
dönene kadar yaşamını sürdürecekmiydi. Onu ve bu
evi doğduğum evi bulabilecekmiydim Xalikanada
Ah gidi
çocukluğum. Bu tepelerde hep özgürdüm. Bizi bu topraklardan süren
neydi?
Niye
akın akın gidip bu can toprağını bu cennet
köşesini bırakıyorduk. Bilmiyordum. Bildiğim
bir şey bu göç seline beni de katıyorlardı. Adımlarım
geri gitsede kapılmıştım bir kez.
Ah
Didinana yanında kalıp sana sadık bir çocuk olmayı
nasıl isterdim. İsyankar ruhumu senden mi almıştım.
Siyah gözlerindeki parıltı bana da mı bulaşmıştı.
Bu toprakların gizemini yanıma vermiş gönderecektin
uzaklara Bohçamda sesin ve ağıtların.
Şubat
2001, Almanya.
Selma
Koçiva
E-Mail: kocivasel@lazuri.com
|