
Muxudoni
Avlusu
Kapıda durup bir süre etrafı gözetledim. Muneveri Xala’nın
mezra evinın kapısıydı. Muxudoni’ye bir kaç
aylığına çalışmaya gelirlerdi ailece. İstanbul’a
dönmeden Muneveri Xalamı ve kuzenlerimi görecektim. Evde yoklardı.
İlerki tepenin altındaki bahçelerdedir diye düşündüm.
Avluda duran iskemleye iliştim. Muxudoni’ye çocukluğumda
çok gelirdim. Halamın kızı Şerifena ile birlikte
sabahlara kadar otururduk. Evin yarısı amcası Fevzi
Dayılarındı. Bir kapı vardı arada.Akşam
herkes uyur biz Fevzi Dayının çocuklarınıda
yanımıza katarak periler misali oynardık. Tahtalara
vurup müzik yapar horon oynardık. Arada bir Muneveri Xala kapıda
belirir,avazı çıktığı kadar bağırırdı
bize... Oysa Muxudoni ‘de geceler uzun olurdu. Ve gözümüze birazcık
olsun uyku girmezdi. En çok da Şerifena’nın Didinanası
bize bağırırdı. Sesini duyuramayınca ucu
kıvrık bastonuyla tahtalara vururdu..
Kaç saat beklediğimi
bilmiyorum. Akşam üstüydü. Bir ara sesler duyuldu evin arkasından.
Muneveri xala bir yük dolusu ot sırtında belirdi. Hasretle
kucakladı beni. Sevgidolu lazca sözcükler döküldü dilinden.
Arkasından Şerifena ve diğer çocuklar geldi.. İlyas
henüz inekleri otlaktan getirmemişti.Yükleri indirip bir soluk
aldılar. Şerifenayı boyca aşmıştım.
Şeker hastası olan kuzenimin yanında kentli zengin
çocukları gibi duruyordum.
Akşam üzeri Muneveri
Xala yemek işine koyuldu. Bizde Şerifena ile sohbete daldık.
’Burada kalsan olmazmı?’ diyordu. Bir an bana çocukluğumuzda
tuttuğumuz map’azuleleri (ateşböceklerini) hatırlattı.
’En çok sen kovalardın ateşböceklerini ‘ diye takıldı
bana. Yolun kenarında duran çıt aynısıydı
hala. Yıllanmıştı. Bu çitlerin dibinde gelin
kaynana oyunlarını oynar saçımızı başımızı
yolardık. Birde Şerifena’nin eksalefesi Hacer katıldımı
aramıza, Muxudoni köyün en güzel mezrası olurdu.
Okulumuz ayrıydı Şerifena ile. O Xokvati ilkokuluna
ben Xalikana ilkokuluna giderdik. Yanlız Hacer Xalikana ‘ya
gelirdi. Hemde Muxudoni’den yürüyerek...
Muxudoni yolu üzerinde bir
köprü vardı. Köprü başındaki orman Didinana’nın
koruluğuydu. Bir gün dusxu(ıhlamur) toplarken Didinana
ağaçtan düşüp bayılmıştı. İlkokul
çocuğuydum. Yanımızda başka kimse yoktu. O kadar
çok korkmuştumki.. Bir süre sonra ayılıp kalkmıştı.
Dere suyuyla yüzünü yıkayıp ’korktunmu’ diye sormuştu.
Her Muxudoniye gidişimde Didinana’nın bayılmasını
hatırlarım. Aynı ürperme içimde belirir.
Akşam yemeğinde
lahana ezmesi vardı, her zamanki gibi. Muneveri Xala laz yemeklerini
sevgiyle pişirmiş olacak çok güzel yapardı. En tanınmış
yemeği pancari(pazı kavurma) idi. Acılı turşusu
eksik olmazdı. Çoluk çocuk doluştuk sininin etrafına.
Küpten meyaperi (kaymak) de çıkarmıştı. Uzak
ülkeler beni çekerken düşünceliydim, en çok laz yemeklerini
arayacağım.
Muneveri Xala da Almanya
yolculuğuna sıcak bakmıyor. Babama kızıyorlar
beni yanlız başına gönderiyor diye. Birde öğrenci
olaylarını düşünüyorlar. Bana bir şey demiyorlar
ama içten içe beni fazlasıyla haylaz buluyorlar.
O akşam son kez Muxudoni’de
geceledim. Bir daha gelene kadar kim bilir kaç yıl geçer, ve
bu ev ayakta kalabilirmi diye düşündüm. Şerifena ile son
kez geceledim Muxudoni’de. Sabaha karşı uyumuşuz.
Çocuklaştık iki kuzen. ’Eça beroba şk’uni’ ( ah gidi
çocukluğumuz).Muxudoni’den ayrılmak ayrı bir aci
verdi bana. Bu mezrada Didinan’nın evi yoktu. Ama Muneveri
xala’nın evi bizim evimiz sayılırdı.
Ertesi gün Muxudoni’den hızla
indim. Muxudoniruba’ dan geçerken Didinana’nın düştüğü
dusxuyu aradım. Bir süre ara verdim yürümeğe. Dereye indim,
ellerimle dokundum suya. Sonbahar havasında soğuktu. Taşlara
çarpa çarapa inen suya daldı gözlerim. Bir an Almanya’ya gitmekten
vaz geçmek istedim. Didinana’nın yanında kalmalıyım
dedim. Yine uzaklar çekiyordu beni. Okumalıydım. Üniversitelerimiz
kapalıyken bu ancak yurt dışında mümkün olabilirdi.
Babama hem minnettardım beni gönderiyor diye, hemde içten içe
kızıyordum’. Keşke göndermeselerdi beni ‘diyordum.
Birinin gitmemi engellemesini istiyordum.
Nez’epeşk’alayı
geçerken bir mola verdim. Bayramların şenliğe dönüştüğü
bir alandı. Öyle alan dediğime bakmayın, avuç içi
kaadar biryerdi. Xalik’ana okulu hala çocuklarını yetiştiriyordu.
Eve giderken içimde birşeylerin
koptuğunu hissettim. Muxudoni geçmişe ait bir mekandı
artık. Kim bilir bir daha ne zaman ayak basarım...
Mayıs 2000, Almanya
Selma
Koçiva
E-Mail: kocivasel@lazuri.com
|