
Dayımın
Atölyesi
Bu gün Dayımlara gideceğim. P’ap’u ile Nandidi hâlâ ocadalar.
Dayımın oğlu İstanbula dönmüştü. Bende
gönül rahatlığı ile Dayımı ziyaret edecektim.
Seferi avlayı geçerken yoruldum, yol hafif meyilliydi. Kimsecikler
yoktu Seferi Avlada . Rakaniyi geçerken mezarlığa takıldı
gözüm. Sülalenin mezarlığı rakaninin altında
kalıyordu. Orada babamın babaannesi Nandidi de yatıyordu.
Kızkardeşim Nebi de orada yatıyordu. Nebinin mezarlığı
kaybolmuştu. Oysa gidip mezarına bir demet çiçek koymayı
nekadar isterdim. Nebi, Hani nin ikiziydi. Haniyi büyüttükde Nebiyi
altıncı ayında yitirdik. Ateşli bir hastalık
sonunda Didinana nın hatası yüzünden ölmüştü. Didinana
annemi doktora göndermemişti. Masraftan mı kaçınmıştı?
Sonuçta Nebiyi yitirdik. Onun ölümü çocukluğumda büyük yaraydı.
İkizleri kızkardeşim Luu ile paylaşmıştık.
Hani benimkisiydi. Nebi onunkisiydi. Luu cenazede neden benimkisi
öldü diye ağlamıştı. Benim için ikizlerin ikiside
birdi.
Rakaniyi geçerken
yüreğim kabardı. Bir mezar taşı bile yoktu kızkardeşimin.
Dayımın evine varınca avluda birilerini gördüm.
Merkezköyeden gelmişlerdi Dayımla konuşmağa.
Dayım tabanca tamir atölyesini evin bir odasına kurmuştu.
Laz yapımı tabancaların belli ustalarından biriydi.
Bir zamanlar atölyesi orman içindeydi. Jandarma silah yapımını
kontrol ediyordu. Şimdi köyde çalışıyordu.
Çocukken yaptığım gibi odasına girdim. Eğe
ile yontup demire şekil verirdi. Odanın içi demir ve pas
kokuyordu. Bir yerde körük dediği alet duruyordu ve boy
boy eğeler..
Dayım mükemmel
bir insandır. Onu en çok horon oynarken seyretmeyi sevrdim. Horon oynarken
lazca komutlar verirken birde düğünlerde silah atarken.. Çocukluğumda
dayımın kızı olmak isterdim hep. Babam gurbetteydi onu tanımıyordum.
Dayım
yakınımızdaydı. Bende dayımın kızıolsaydım
diye hayal kurardım. Nusa sessiz bir kadındı. Dayıma göre hırçın
bir kadın olmalıydı.Yok o kendi halindeydi.
Çocuklar
avluda oynuyorlardı.Yaşıtım çocukları yoktu. Oğlu
bile benden çok küçüktü. Bir süre bağuyu izledim. P’ap’unun arı
kovanları burada kurulu olurdu. Balı hiç eksik olmazdı
p’ap’unun. Fazlada yiyemezdik, tutardı bal.
Dayımın yakınında olmak güzel bir duyguydu.
Yalnız büyük dayımın oğluyla sözü bozmamdan
kırgındı biraz. Dayım beni evinde gelin görmek
istemişti.
Sonra Heva
Xala geldi yanımıza. Heva Xala p’ap’unun yeğeniydi. Dayımın
oğlunun da anneanesiydi. Seferbirlik dedikleri Rus işgalinde 7 yaşındaymış.
Samsun
bafraya kadar yürüyerek gitmişler. Orada kargaşa anında bir yeğenini
canlı canlı kaybetmiş. Bizede bu savaş anılarını
teker teker anlatırdı Heva Xala. Oda sözü bozmama pek birşey
demedi. Yalnız bana ‘Bese hanım ‘ deyip beni iğneliyordu.
Heva
xala bu avlunun semboluydu. Onun yavaş adımlara dolaştığı
bu avluda bir sıcaklık vardı.
Karşı
tarafta ’bayiri’ dedikleri tepe görünüyordu. Eskiden o tepeye yerleşmişler,
sonra
bulundukları yerde ocak yeri açmışlar.Annem tarafı sülale
fazla kalabalık değil. Bir kısmı da başka köylere yerleşmişler.
Annemin bir
amcası İstanbuldan dönmemiş. İstanbul boğazında boğulup
öldüğü söylenir. Dayım adını amcasından alırmış.
Mamudina
mustafa derlermiş annemin amcasına..
Anlatılan öyküye göre karısını hiç sevmemiş.
Gurbete giderken karısı arkasından beddua etmiş.
Bunun sonucu köye bir daha dönememiş. Mamudina mustafa çok
yakışıklı bir adammış zamanında.
Köyün bütün kızları onun peşindeymiş. Bir keresinde
Merkezköyde bir xalanın yanına uğramıştık.
Beni görünce başladı ağlamaya yaşlı kadın.
’Bu kız Mamudina Mustafaya benziyor’ demişti.
Hiç resmi
yoktu dayımın amcasının, simasi bana da mı yansımıştı.
Annem tarafı ailemiz daha köklüydü. P’ap’u dini yönden güçlü
bilge bir insandı. Onun bilgeliği dayımada yansıyordu.
’Dixa’ denilen yer adı eski kilise malikanelerini andırırdı.
Köydeki ‘Dixa’ p’ap’unun toprağıydı. P’ap’unun ocağı
köklü bir geleneğe sahipti.istixareye yatardı p’ap’u.
Rüyasında tahlil yapar insanlara yardımcı olurdu.Yalnız
benimle ilgili bir hatası olmuştu. Büyük dayımın
oğluna beşik kertmesi ile sözlemişti beni. Sözü bozunca
bir yandan da p’ap’unun bedduasından korkar olmuştum.
Memet vurulduğunda benim de başım derde düştüğünde
Dayımda gelmışti İstanbula. Dayıma ‘ Dedem
bedduaetti ‘ demiştim. Dayım beni teselli etti öyle düşünmememi
söyledi .Ona inanabilirmiydim p’ap’unun bedduası bir yaşam
boyu bana gölge olacakmıydı? Batıl inançlarım
yoktu ama P’ap’udaki gizemli güce inanırdım. İtikatı
kuvvetli derlerdi onun için. P’ap’unun istediği olsaydı
ben uzaklara gitmeseydim.
Hayır ben
kendi yoluma gidecektim. Akraba evliliğine karşıydım.
Dayımı
izlerken neler gelmiyorduki aklıma Didinana beni erken erken getirirdi dayımlara.
Fazla
kalmaz bir gece konaklar dönerdi. Yinede dayımın evini çok severdim.
Bir anne sıcaklığı buluyordum bu evde. Oysa çocuklar
hep baba tarafına düşkün olurlardı Ben ayırım yapmadan
her iki ocağıda seviyordum...
Selma Koçiva (Mart 2001)
|