Cabir
Dayı’nın Evi.
Didinana
nın evinin yanında Cabir
dayının evi kuruluydu. Tuğladan yapılan ev yinede
eskibir laz evini hatırlatıyordu. Cabiri Dayının
ailesi yazlarıMezrada kalırdı. Xalik’ana daki ev
boş olurdu çoğunlukla. Ama o evde bir duman tütünce bir
şenlik olurdu. Evin kapısınıöbür taraftan yapmışlardı.
Bu iki aile arasında biraz mesafe yaratıyordu.
Çocukluğumda
Cabir Dayının kızı amcamın nişanlisıydı.
Bir gün düğünleri olur ancak gelin fazla oturmaz amcamla. Onların
öyküsü çocukluğumda beni çok etkilemiştir. Hep o öyküyü
yazmak istemişimdir. Gelin oturmadı diye çok suçlanır.
Oysa ben onu çok severdim ve onun yaşamını istediği
gibi kurmak isteğine saygı duyardım.
Cabir
Dayı babam tarafı dedemin kuzeni idi. İkiside yetim
büyürler. Dedemlerin bir halaları varmış. Aşena
Xala. Ben tabiiki onu hatırlamam yalnızca anlatılanlardan
bilirim. Hiç evlenmemiş Aşena Xala. Cabir dayının
evi boş iken orada otururmuş. Onlar Xalik’anaya taşınınca
bize gelirmiş.
Aşena
xala ile ilgili bir çok öykü anlatılırdı. Gök gürültüsünden
korkması en çok anlatılan özelliği idi yaşlı
kadının. Birde benim bakımımı ona verirlermiş
.’Zapdedemiyorum elimden kaçıyor ‘diye yakınırmış.
Cabir
Dayı düğünlerde horonbaşı çeken önemli bir kişiydi.
Kentlere hiç merakı yoktu. Eşine bahçe işlerinde
çok yardım ettiği anlatılırdı. Radyoyu
yanından ayırmaz her fırsatta türkü dinlerdi. Kışları
çay sepeti örer Ardeşene indirir satardı. Çocukluğumda
dedem hep gurbetteydi. Ben evde dedesizdim. Ve Cabir Dayının
torunu olmak isterdim.
Köyde
erkekler pek yük taşımazdı. Ama ona erente sırtında
mezradan inerken rastlayabilirdiniz. Çok çekinirdim kendisinden.
Yinede sevgi ile kucaklar en güzel lazcayla seslenirdi biz çocuklara..
Eşi
candan bir kadındı. Ardeşenden bize kurabiye simit
getirir sevindirirdi. Her hafta Pazar kurulunca
düğüne gider gibi Ardeşene inerlerdi ikiside.
Amcamla
Cabir Dayının kızı ayrılınca
biraz soğukluk girmişti iki aile arasına.
Yinede Cabiri Dayının evine gitmek bir olaydı benim
için. Kış aylarında en güzel muhabbetler orada yapılırdı.
Yukarı mahallenin sakinleride orada toplanırdı. Fındık
ceviz çıkarılır mısır kaynatılır
eğlenilirdi.
Şimdi
çoğunlukla Mezrada kalıyorlardı. Cabir Dayıküçük
oğlu ile aynı evi paylaşıyordu. Didinana nın
evi biraz yalnız kalmıştı. Şenlikler geçmişte
kalmıştı.
Evin
avlusunda oturup Cabir dayının
bahçesine doğru baktım. Aşena xalanın
mezarı uzaktan görünüyordu. Birde Aşena xaladan kalma
bir bahçe vardı. Aşena Levadi. Orası Didinanaya düşmüştü.
Çok iri bir kara üzüm asması vardı. Karayemiş ağacına
tırmandırılmıştı. Aşena Xalanın
bahçesine çocukluğumda salatalık koparmaya giderdik. Didamangisa(yeraltı
cadısı) sizi yerin altına çeker diye
korkuturlardı. Biz çocukluğumuzda Didamangisaya inanırdık.
Bir
gün amcamla Miktatların Sadık çocukken
Aşena xalanın bahçesine salatalık koparmaya
gitmek istemişler. Miktatların Rıza onlar gitmeden bir çarçafa sarınıp onları salatalık fidesi başında
beklemiş ve çocukları korkutmuş Bu tür olaylar çok
yaşanırdı Xalik’anada. Bütün çocuklar Didamangisaya
inanırdı.
Cabiri
dayının evini bahçesini izlemeyi bırakıp
öğlen için ekmek yapmaya girişirim. Didinana işe
giderken tembihlemişti ‘Bu gün ekmeği sen yapacaksın’.
Mutfak işinden pek anlamazdım. Mısır ekmeğini
yoğurmayı biliyordum. Kuzine soba yanıyordu. Ekmeği
yakmadan pişirmeliydim. Didinana sabah sarmısaklı
fasulyeyi pişirip gitmişti bahçeye.. Fasulyenin birde
turşu kavurmasını çok severdim.
Ekmeği
sobaya atıp kanapeye uzandım.Yine düşüncelere daldım.
İstanbulda üniversiteler kapanmasaydı. Ailemin yanında
okuyabilseydim her yaz köye gelebilirdim. İçimin burkulduğunu
hissettim. Tüm bu gel gitleri Didinanaya yansıtamıyordum.
Dilim tutulmuştu..