FORUM KONUK DEFTERI MOVIE FLASH KLIPLER Lazca Dil Kursu Didinana / 5.Blm. Oca Yolunda / Yazı Dizisi: Selma Koçiva ( Lazuri.Com )

Oca yolunda

Karmaûe şüalayı geçtiğimde yolun dikleştiğini gördüm. Çocukluğumda derede oynamaya giderdik karmaûe şüalaya.. Öalimbri ile oynar üstümüz başımız batardı. Eski değirmenin ne zamandan kaldığı bilinmiyordu.. Herkes sırayla mısır ununu burada öğütürdü. Değirmen yerinin en güzel yanı, akşamları kızlarla toplanıp gitmekti. Onüç ondört yaşında olmalıydık o zamanlar. Gece karanlıktan korkuyorduk. Ve korkuyu yenmek için lazca şarkıları yüksek sesle söylerdik, karşılama atardık. Her karmaûe şüalayı geçtiğimde o tız sesler yeniden yükselir, yüreğimi sevinç ve sevgi kaplar. O gün de öyle oldu. Tüm çocukluk arkadaşlarımın hayali oradaydı.

Dik yola koyulurken Ocayı düşünüyordum. Ôaôu ile Nandidi orada kalıyorlardı bu mevsim. Orası Ôaôu’nun merzesiydi. Yani yazlık evleri... Kendileri ile vedalaşmaya giderken buruk bir acı hissettim yüreğimde. Almanya ‘ya yol görünmüştü. Öğrenci olarak İstanbulda kalmam olanaksızlaşmıştı. Hemen hemen tüm üniversiteler kapalıydıo zamanlar. Babam illaki okumamı istiyordu. ’Bese’ benim için okuyacaksın diyordu.

Köyde her kese uğruyordum. Çocukluk arkadaşlarımla en son gün vedalaşacaktım. Oüoxunaşe(toplantı) yapacaktık aramızda. Büyüklerden Ôaôu ile Nandidi önemliydi benim için. Onlarda yaz aylarında Oca( merze)da kalıyorlardı.

Virajı döndüğümde Cabiri avla göründü. Cabir Dayı dedemin(babam tarafından)kuzeniydi. Usta bir horoncuydu. Xaliüana ‘daki evini bırakıp, bu evi bu kartal tepesi gibi yerde kurmuştu. Tulum sesi eksik olmazdı evinde. Hala ile birlikte düğünleri şenlendirirlerdi. Cabir Dayı dedemin aksine Dutxe‘yi terketmedi hiç. Ardeşen Dutxe arası mekik dokudu. Kışları çay sepeti ördü, Ardeşen’de sattı. Çayının başında durdu. Şehirler ona çekici gelmedi. Dağını taşını toprağını seviyor olmalıydı Karadenizin. Noğurisa onu öksüz büyütmüştü. Dedelerimizin babaları, birinci dünya savaşında cepheden hiç geri gelmediler. Hep söylenir Koöivalar’dan 40 tane delikanlı şehit düşmüş, 1. paylaşım savaşında. Ve çocukları yetim kalan genç gelinler büyütmüşler.

Bu tepelerin üzerinde ne kadar ağıt yakıldığını tahmin edebilirsiniz. O ağıtların bir kısmını Didinana‘an dinledim, tarladaki işinin başında. Cabiri avlayı geçene kadar daha neleri neleri düşündüm.

Sonra yolun bir yerinde Heva Hala’nın, Yusufi Dayı’nın annesinin evi belirdi. Kapıda kimse yoktu. Geçerken uğramak istesemde uğramadım, geçtim gittim. Geç kalıyordum. Heva Hala da çocuklarını yetim büyütmüştü. En büyük oğlu Yusufi Dayi destancımızdı. Şefki Dayı da ondan geri kalmazdı. Kızı Aişe Hala ikisinin de ötesinde bir halk ozanıydı. Herkese ağıt yakar, insanları ağlatırdı. Çocukluğumda beleğime kazınmıştır bu simalar..

Heva Hala’nın evi eski bir ahşap laz eviydi. Torunu Meyremina ile çocukluğumda birlikte okula gider, birlikte oynardık. Şimdi gelinlik bir gençkızdı, nişanlıydı.

Heva Hala’nın evinin ilerisinde patika yoldan ormanın içine daldım. Yol yılan kıvrımları gibi uzanıp gidiyordu. Her tarafı yere dökülen yapraklardan oluşan, gübre gibi bir tabaka kaplamıştı. Yolların kenarında mşüeri(orman gülü, kumar) bitkisi duruyordu. Çocukken mşk'eri yaprağından neler yapmazdık. Güya elbiseler dikerdik..

Epeyce bir yol aldıktan sonra Xiûina oxori belirdi. Terkedilmiş bir ev izlenimi veriyordu. Xiûina oxoriden uzanan yol,  Vaidi avlaya ve Didinana’nın Mağarazeni deki derme çatma baceniye gidiyordu. Xiûina Dayı‘yı hiç hatırlamam. Nana’nın akrabalarıdır. Oğulları Yüksel ve Bayramali Dayılar İstanbulda lüks restoranlarda çalışırlardı.

Yolun kenarında bir sessiz maşxadan su akıyordu. Bir yudum su içtim geçtim, Oca’nın güzel yollarını. Nandidi ile Ôaôu‘nun güzel arazisini uzaktan görmeğe başlamıştım. Eve yaklaşırken, içimde yürüyüşlere giderken taşıdığım heycanı yaşıyordum. Ve karşımda Ôaôu‘un Oca evi, ahşap bina belirmişti. Avluda bir kaç düzensiz odun, evin etrafında armut ağacı, üzüm asması, karayemiş ve binbir çeşit bitki örtüsünden oluşan eşsiz yeşillikler...

Kapıda kimseyi görmeyince ‘Bena‘ diye seslendim  Nandidiye.. O sıra uzaktan mısır bahçesinde olduklarını gördüm. Yanlarına gitmek için acele ediyordum. Çaylar dizboyu büyümüş budanacak duruma gelmişlerdi. Bahçenin muhtelif yerlerine armut, elma, karayemiş ağaçları serpiştirilmişti. Biri uzaktan dolu görünüyordu. Mevsiminde mwu eksik olmazdı Ôaôunun bahçesinde. Birde üzümle armut.

Yanlarına gittiğimde nefes nefeseydim. Mısır kırıyorlardı. Sonbaharın ılımlı havasında.., yine yanakları al aldı Nandidi’nin. Sevgiyle kucakladılar beni. Sohbet içinde ne zaman İstanbul’a geri döneceğimi sordular. Doyasıya Lazca konuştum onlarla. Kaç saat kaldığımı bilemiyorum. Yüreğimdeki buzlar çözüldü bu sohbetle. Hava kararmaya başlamıştı, ayrıllık anı gelip çatmıştı. Sevgi dolu bir yüzle süzdüm Ôaôunun yüz ifadesini Kulakları hala ağır işitiyordu. Onunla konuşurken sesimi yükseltiyordum. Nandidi suskun bakışlarla süzdü beni. Bir şey demedi.

İlerde Recebali Dayı’nın merzesi görünüyordu. Bahçelerinde kimse yoktu. Dönüp Ôaôu ile Nandidi ‘ye seslendim. ’Almanya’ya okumağa gideceğim.’ Dedim. Nandidi hiç istifini bozmadan bana merakla sordu. ’İstanbul’daki okullar yetmedimi sana?’ Bu birçift söz yüreğime oturdu. Yıllarca unutamayacağım bir söz.

Nandidi nereden bilebilirdi çektiğim acıyı. Pasaportu bile isteksiz çıkartacaktım Rize’de. Almanya’ya giderken ayaklarım geri geri gidecekti Dutxe’ye doğru biliyordum.

Hasretle kucakladım onları, ellerini öptüm.. Son bir kez daha Ôaôu’nun nasırlı ellerine sarılıyordum. Nandidi’nin o toprak kokan kendine has kokusunu duyumsadım. Hızla yanlarından ayrıldım. Koşar adım avludaki sudan bir yudum içtim

Yine geldiğim yola koyuldum. Dilimin ucunda çocukluğumda söylediğim maniler, arkamdan periler kovalıyor gibi indim Ocadan Xaliüanaya.. Nezepeşüala da mola verdiğimde, bir grup kadının yaprak taşımaktan geldiğini gördüm.. Nezire Halanın şen gelini Reyhan da alarındaydı.. Bir süre bana takılıyorlar ‘Burada kal ‘ diye.

Oysa ben okuyup ilerlemekten başka bir şey düşünmeyen isyankar ruhlu bir kızdım. Burada kalmak mümkünmüydü.? Okumalıydım. Burada çalışarak hırpalanan kızların adına da okumalıydım..

Cumaali rak'aniyi dönerken akşam olmuştu. Didinana beni merak ediyor diye düşündüm. Adımlarımı hızlandırdım. Oysa Cumaali raka'aniyi çok severdim. Çocukluğumda Besimiçiliden gizli yaban çileği toplardık. Sarenayla.. Ah gidi berobaşkuni(çocukluğumuz) Geri gelir miydi o günler.. Belki yoksulduk. Her istediğimizi alamıyorduk. Ancak bu orman köyünde bu yüksek tepelerin arasında mutluyduk. İçimiz zengindi. Araba sesi duymadığımız yollarda özgürdük. Evren kadar sonsuzdu ufkumuz..

Henife Hala'nın evine yaklaşırken onu avluda yalnız gördüm. Kızı Emine’yi yetim büyüten Henife Hala hep yalnızdı. Kedileri ona hep can yoldaşlığı yapardı. Evinin bitişiğinde Ziveri çili otururdu. Sarena Ziveri çili nin kızıydı. Sarena çocukluğumda en çok oynadığım kız arkadaşımdı.

Mağara şk'ala dediğimiz kayalık altında yağmur yağarken bile oynardık. Ziveri çili’nin evinin önünden geçerken ürperdim. Ombolina(kaynak su)yalnızca akıyordu. Birden su kenarlarına birikip çocukları korkutan periler geldi aklıma. Bu düşünceleri kafamdan uzaklaştırıp Miktati rak'aniyi aşmaya çalıştım. Karanlıkta beyaz beyaz duruyordu Miktatişi oxori(Miktat’ların evi) Cilemonadan (evi arkası)geçerken alima(içyağı) kokusu yayılmıştı avluya. Hızla geçtim. Heva Hala evde olmalıydı. Bu kez uğramadan geçtim.

Evimize gelmiştim. Didinana’yı avluda bir iskemleye oturmuş haliyle buldum. Akşama yemek hazırlıyordu. ’So ore megşoni’(Nerdesin merak ettim seni) diye boynuma sarıldı... Yaşamda en çok sevgiyi  Didinana vermişti bana. Çocukluğum çok güzel geçmişti onunla birlikte. Şehre giderken beni zorla koparıp almışlardı bu topraklardan. Köklerim burada duruyordu. Köksüz ağaçlar gibiydim İstanbul’da.

Günün yorgunluğu üzerime çökmüştü. Çambrinin kenarına iliştim. Nandidi’nin sözleri hala kulaklarımda çınlıyordu. ’İstanbul’daki okullar yetmedimi sana ‘? Oysa değil Almanya’ya gitmeyi doğduğum topraklarda okula gitmeyi tercih ederdim. Hiçde Almanya’nın gurbetin meraklısı değildim. Sonuçta iki yıllığına gidiyordum. Didinana da kaygılıydı. Yanında kalmalıymışım. Kendi eliyle gelin edecekmiş beni. Beni tanımadığım uzak ülkeler çekiyordu. Can toprağını Lazona’yı geride bırakıp gidecektim. Hafızamda çocukluğumdan geriye kalan  Didinana‘nın sözleri, Lazca ağıtlar bohçamda gidecektim. Didinana bir çift laf vermişti yanıma rehber olacak. ’Dutxuri na ore mo giçondrinam’ ‘Dutxeli olduğunu unutma’

 

Mayıs 2000, Almanya

Selma Koçiva
E-Mail: kocivasel@lazuri.com


DİDİNANA LAZURİ

1. Çoyişa eşkolva
2. Meci(Noderi)
3. Merkez çoyi
4. Muxudoni avla
5. Ocaşi gzalepe
6. Nuri ôaôu
7. Faiüi çilişi bgara
8. Nezire xalaşi avla
9. Pasaporti eçopuşa...
10. Memeûi
11. Cenaze Oxori
12. Dayişi Atolye
13. Öepitasi çili
14. Pekmezi Tava
15. Sadiüi Dayişi Oxori
16. Cabiri Dayişi Oxori
17. Hafize Xala
18. Bayrami
19. Oüoxunaşe
20. Didinana Mebaşkum

DİDİNANA TÜRKÇE

1. Köye yolculuk
2. İmece
3. Merkez köy
4. Muxudoni avlusu
5. Oca yolunda
6. Nuri dede
7. Faik'in eşi'nin ağıt ...
8. Nezire hala...
9. Pasaport almaya ....
10. Mehmet
11. Cenaze Evi
12. Dayımın Atölyesi
13. Çepitasinin Karısı
14. Pekmez Tavası
15. Sadık Dayının Evi
16. Cabir Dayının Evi
17. Hafize Hala
18. Bayram Şenliği
19. Kızlar Toplantısı
20. Didinana'dan Ayrılıyorum

   

 
Copyright © 2002-2024 Lazuri.Com | Telif Hakları saklıdır.